13

1.9K 110 9
                                    

İnanamayacaksınız ama jungkook tüm gün boyunca sadece uyumuştu. Hemde o minicik sırada.
Arada bir tuvalette falan kalkıyordu o kadar.
Tabi uyuyan kişi ben olsam hocalar ağzıma sıçardı ama bu şahıs jungkook olunca onlar için pekte önemli bir konu değildi.

Ben ise bugün biraz daha ortama girmeyi başarmıştım. Yemekhanede yanıma oturan iki kişiyle baya iyi anlaşmıştım. İçlerinden birinin adı tae diğeri ise taemin di. Bi an kardeş olduklarını düşündüm fakat değillermiş. Tae yi okulda bir kaç kez görmüştüm. Kendine has bir tarzı vardı ve bu hoştu. Hatta Hatırladığım kadarıyla 10. Sınıfta sınıftan bi kaç kişi bilerekten haftalarca uğraştığım ödevimin üstüne su dökmüşlerdi. Ve o an bankta oturmuş bunun için ağlıyordum. Tae ise o an gelip iyi misin diye sormuştu. Belki size komik gelebilir ama o an cidden acayip mutlu olmuştum birisi bana durumumu soruyordu.
Lakin o an utançtan hiçbir şey söylemedim ve sustum. Tae de çok zorlamamak adına yanımdan kalkıp gitmişti. Fakat şimdi tekrardan konuşuyorduk.

Taemin ise daha bu dönem bizim okula gelmiş. Oda kimseyi tanımıyormuş ki tae ile tanışıp çok kısa bir zamanda kanki olmuşlar.
Gözlemlerime göre ikiside iyi insanlardı. Samimi geliyorlardı bana.
Tae bana birden nasıl böyle değişebildiğimi sormuştu. Gerçekten hayret ettiğini söyleyip durdu. Taemin ise ona göre daha sessizdi nedense hala çekiniyor gibi bir hali vardı.
Ama her türlü konuşup tanışmıştık. Hatta beni okul çıkışı eğlenmeye bile çağırmışlardı.

Fakat birden çıkışta jungkook ile ödev yapacağım aklıma gelince tüm dünyam başıma yıkılmış gibiydi. O yüzden onlara başka bir zaman gelebileceğimi söyleyip söz verdim.

Şuan ise okul bitmiş ve ben jungkooku bekliyordum. Birazdan okul kapanacaktı ama jungkook hala yavaş yavaş masasında ki kitapları çantasına koyuyordu.
Evet bunu kesinlikle bilerek yapıyordu sırf beni gıcık etmek için.

Masasında ki tüm kitapları bir hışımla toplayıp çantasının içine ben koydum. ona bırakırsak bu iş daha saatler sürerdi.

"Hadi kalk artık ya"

Sesim baya yüksek çıkmıştı. Çünkü artık sabrım sınanıyordu.

Jungkookta bana aynı ses tonuyla bağırmıştı.

"Sesini yükseltme bana"

Jungkooku arkamda bırakarak önden gitmeye başladım. Bu çocukla hiç birşey yapılmazdı. Ve şuan lise hayatımı çöp eden kişiyi evime götürüyordum. İçimde ki bu garip hisle saatlerdir içimde tuttuğum nefesimi dışarı bıraktım.






"Jimin senin evin neden bu kadar uzak lan"

Kapattığım gözlerimi tekrardan açıp, dakikalardır yanımda böbürlenen jungkooka baktım. Hayatında ilk defa bir minibüse biniyordu sanırım. Sürekli etrafı tiksinerek izliyor ve ne zaman ineceğimizi sorup duruyordu.

Artık cevap vermekten yorulduğum için gözlerimi tekrardan kapatmıştım çünkü hala eve varmamıza vardı.
Tekrardan kolumun dürtülmesiyle artık jungkooku öldürme vaktinin geldiğini anladım. Cidden jungkookla uzun süre kalan kişi şizofren olurdu o yüzden ailesinin halini düşünmek bile istemiyordum.

"Ya sus be artık az kaldı işte"
Sinirle kafamı yana çevirdiğimde bir grup genç gülüşerek bize bakıyorlardı. Hepside erkekti ve bizden büyük mü yoksa küçük mü olduklarını kestiremiyordum. Sanırım yaşıttık.

"Şu sarışında baya güzelmiş hee"

İçlerinden biri bunu bilerek yüksek sesle söylemiş olmalıydı ki jungkook bile onlara dönmüştü.
Tekrardan önüme dönmüştüm ama jungkook hala çocuklara bakıyordu.

"Önüne dön"

Kısık bir sesle jungkooku uyarmama rağmen hala birbirlerine bakıyorlardı.
Ve en sonunda çocuklardan biri jungkooka hayırdır anlamında kafasını sallayınca işlerin çığrından çıkacağını anlamıştım.

"Ne öyle öküzün trene baktığı gibi bakıyorsunuz sabahtan beri"

Ve jungkook çocuklara doğru bağırdığında olayların büyümemesi için dua etmeye başladım.
Hafifçe jungkookun kolunu sıkıp susmasını bekledim lakin o iyice sinirlenmişe benziyordu.

"Sana mı bakıyoruz?"

Çocuklardan daha iri ve korkutucu olanı da lafa atlamıştı. Hepsinde bir torbacı tipi vardı. Kesin belalı tiplerdi. 
Ve artık olaya el atmam lazımdı.

"Pekâlâ kimse kimseye bakmıyor arkadaşlar şuan bir toplu taşıma aracındayız birbirimize daha saygılı olalım lütfen"

Çocuklar kendi aralarında gülmeye başlamışlardı. Komik miydi?

"Yaa sen şu minik civcive bak ne kadar da düşünceli"

İçlerinden kahverengi saçlı olan dalga geçerek konuşunca benimde o an sinirlerim bozulmuştu. Fakat konuyu uzatıp başımıza dert almak istemiyordum hemde yanımda jungkook varken.

"Kime civciv diyorsun lan sen"

Jungkook tekrardan bağırdığında şoför sessiz olmamız için bizi uyarmıştı. Direk ayağa kalktım ve müsait bir yerde inmek istediğimi söyledim. Daha eve gelmemiştik fakat şuan inmezsek ortalık daha da karışacaktı.

"Hadi jungkook geldik" yerimden kalkıp tam kapıdan inecekken ayağıma takılan çelme yüzünden dengemi kaybetmiştim. Eğer jungkook son onda arkamdan tutmasa düşüp rezil olacaktım. Sinirle çelmeyi takan çocuğa döndüm hala kıs kıs gülüyorlardı.

"Bana baksana sen ne yaptığını zannediyorsun ha"

Sinirle çocuğa kükrediğimde hala alaylı yüzlerle bakıyorlardı. Bunların da jungkooktan farkları yoktu.
Daha fazla uğraşmamak için hemen minibüsten indim. Lakin jungkook çocuklara eğilmiş birşeyler söylüyordu.

"Dua edin ki sizinle tekrardan bir yerde karşılaşmayalım yoksa sizi elimden kimse alamaz"

Ve oda sonunda minibüsten inmişti.
Of allahım neden bir kere olsun normal bir gün geçiremiyordum?
Neden hayatımın her noktasında kaos vardı?
Jungkook hiçbirşey olmamış gibi hani ev nerde diyip duruyordu şimdide.

"Jungkook daha eve gelmedik olay çıkmasın diye erken indik"

Sinirle gözlerime bakmıştı.
"Lan sen salak mısın ne demek erken indik"

Tekrardan jungkooku arkamda bırakarak önden yürümeye başladım. Artık peşimden gelip gelmemek onun kararıydı.

LOSER//JİKOOKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin