4

663 50 7
                                    

Ebru'dan (Anonim)

Telefonu kapattığım gibi mutfağa koşturmuştum. Belki beni görmeyecekti ama lezzetli çorbamı içebilirdi. Yanına da en sevdiği çikolatadan da koyduğum zaman tamamdır. Hem ne demişler kadının kalbine giden yol midesinden geçer. Söz tam olarak böyle değil ama olsundu, bana göre böyleydi. 

Önüme gelen saçlarımı topuz yaparak çorba için malzemelerimi çıkarmaya başladım. 5 senedir tek başıma yaşadığım için hâliyle yemek yapmayı da öğrenmiştim. Öyle tüm yemekleri yapamasam da karnımı doyuracak kadar bir şeyler biliyordum tabii.

18 yaşında eşcinsel bir birey olduğumu kendime itiraf etmiştim. Bunu anneme söylediğimde hastalık gibi görmüş beni evden kovmuştu. Sadece her ay eğitimim için para göndermişlerdi. Her ne olursa olsun eğitim onlar için önemliydi. 

Aklıma gelen anılarla canım sıkılmıştı ama ağlamayacaktım. Ben böyle mutluydum bunu anlamak bu kadar zor olmamamlaydı, bu bir hastalık değildi, bir tercihti ve bu değiştirebileceğim bir tercih değildi. Desteklemeseler bile saygı duymak zorundalardı, hakaret etmek yerine anlamaya çalışmalılardı. 

Ben söyledikten sonra yanımda olan sadece erkek kardeşimdi. O da eşcinseldi ancak korkusundan annemlere söylemiyordu. Bunu sadece bana anlatmıştı. 18'ine bastığında onu da yanıma alacaktım. 

Çorbanın altını kısarak pişmesini bekliyordum. Sevdiği çikolataları da bir poşete koyup çorbanın pişmesini bekledim. Buraya taşınmaya karar vermeden önce ev bakmak üzere sürekli buralara geliyordum. Onu ilk markette görmüştüm. Onu her seferinde bu çikolatayı alırken görüyordum. Çok güzel bir kadındı. Gülümsemesinden bahsetmiyorum bile. Sanırım ilk gülüşüne aşık olmuştum. Çok güzel gülüyordu. Daha sonrasında da yavaş yavaş ona kaptırdım kendimi. Hem onu daha fazla görebilmek için hem de staj gördüğüm hastaneye daha yakın olduğu için buraya taşınmıştım. Telefon numarasını markette söylerken ezberlemiştim, hafızamın mükemmel olduğunu söylemiş miydim?

Çorbayı son kez karıştırarak altını kapattım. Etraf mis gibi tarhana kokuyordu. Tencereyi elime alarak kapının oraya geldim. Anahtarı ve telefonumu cebime koydum. Şimdi çorbayı götürmeye hazırdım. 

''Hadi bakalım.'' Derin bir nefes alarak merdivenleri inmeye başladım. Apartmanın kapısını da kapatarak yan binaya yürümeye başladım. Fakat bir şeyi akıl edememiştim, binaya nasıl gireceğimi bilmiyordum.

Komşu: Pişt kapının önündeyim ben anahtar atsana bana

Komşu: Sakın bakma bana sadece anahtarı at

Sena: Peki, atıyorum.

''Al bakalım.'' Tabii ki anahtarı tutmayacaktım, beni görsün müydü? Asla olmaz. Anahtar düşer düşmez aldım ve kapıyı açtım.

Bir yandan tencereyi tutmak bir yandan kapıyı açmak zor olsada başarmıştım. 

Komşu: Kaçıncı kattasın?

Sena: 6. kattayım, kapının üstünde ismim yazıyor.

Asansör yok muydu bu apartmanda ya? Sanırım yaşlanıyorum. Nefes nefese Sena'nın oturduğu kata çıktığımda kapının önüne minik tencereyi, çikolataları ve anahtarı bıraktığımda zili çalmıştım. Eh tabii zili çalmam ile inmem bir olmuştu. O kadar maceradan sonra tabii ki yakalanmayı düşünmüyordum.

Komşu: Afiyet olsunnn

Sena: Çok teşekkür ederim. 

Sena: Eline sağlık, mis gibi kokuyor.

Sena: Hem bu çikolatayı sevdiğimi nereden biliyorsun?

Komşu: O da bana kalsın, sır diyelim

Sena: Pekiii.

Sena çevrimdışı

Canım Komşum | Texting & GxGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin