Bölüm 5

99 20 14
                                    

Herkesin karakteri aynı değildir, biliyorum. Küçük bir çocukken bile annemin kızdığı, sinirden köpürdüğü olayları babam olumlu karşılar. Babamın kızdığı olaylara ise annem şefkatli davranırdı. Apayrı karakterleri vardı, yine de birbirlerini seviyorlardı, sadece birbirlerinden bekledikleri karşılığı alamıyorlardı. Şu anda da evdeyim, sessizce kahvaltımı ediyorum. Üçüzlerim okula gittiler, babam işten dönmek üzere. Babamın, futbolu bıraktığımı bildiğini sanmıyorum, benden duysun istiyorum. Kapının kilidi açılmış, kapı açılıp kapanmıştı. Babam koridordan geçti, saniyeler sonra başını mutfaktan uzattı.

"Sen, oğlum olan Eden misin, yoksa onun vücudunu kopyalan uzaylı mı?" Babamın sorusuna kahkaha attım. "He tamam, oğlumsun," deyip yanıma geldi ve oturdu.

"Yok artık baba! O soruyu nereden çıkardın?"

"Sen şarkı dinlemeden yapamazsın da ondan. Dans da etmiyorsun. Yoksa bir şey mi oldu? Bir yerin mi ağrıyor? Doktora mı gidelim şarkı mı açalım?" Babamın hızlı sorularına yetişemiyorum. Aniden telefonunu çıkarıp şarkı açtı. "Bak, bu şarkıyı serviste keşfettim. Çok iyi," demişti telefonunu önüme iterken.

"Seninle konuşmak istediğim önemli bir konu var, o yüzden düşüncelerimi toplamak istedim," desem de bedenim çoktan telefonda çalan şarkının ritmine uygun sallanmaya başlamıştı. Babam, keyfimizin nasıl yerine geleceğini iyi biliyor. "Baba, ben futbolu bıraktım." Aniden söylesem de öyle çok tepki vermedi.

"Biliyorum, haberlere çıktı; gol skoru kıran Türk liseli genç, teklifleri reddetti ve futbolu sadece hobi için oynadığını söyledi. Sen açıklamak isteyene kadar sormadım ama şimdi sorabilirim sanırım. Eden neden? En büyük hayalin buydu. Ünlü bir futbol yıldızı olup dünyayı gezmek, kendini tanıtmak istiyordun. Ne oldu birden?" Şarkı bitmiş, kendiliğinden durmuştu. "Biliyorum, bu senin hayatın, hangi yoldan gitmek istiyorsan yanında durmalıyım. Ama nedenini öğrenmek istiyorum. Oğlumun en büyük hayalinden vazgeçiren şey ne?"

"Annem," dedim hemen. "Annem yüzünden, baba. Erden gittiği kulüpleri bırakmış, aramıza karışmak istemişti. Biliyorsun kulüp hocaları da seni değil, annemi arıyorlar hemen. Ben de o hocalar aramadan anneme konuyu açtım, söyledim. Çocuğa psikolojik tedavi başlatmak istedi. Bizi o doğurmuş, sözünü dinlemeliymişiz falan. Ben de karışamazsın, dedim ve onun gözünün önünde benden daha çok istediği tüm teklifleri reddettim." Babam konuşmam bitene kadar aynı pozisyonda dinledi, ama konuşmam bittiği gibi arkasına yaslanıp iç çekti.

"Siz çocuklar çabuk büyüdünüz, olgunlukta beni geçtiniz. Annenle ben de konuşabilirdim, Eden. Bu işleri büyüklerin halletmesi gerekiyordu," derken gözlerinden acı akıyordu.

"Hayır, bu mesele bizimdi ve bizden başkasının karışmaya hakkı yok. Ne kadar babamız da olsan şu anda konuşacak dilim, o dili konuşturacak da beynim var. Kendi hakkımı kendim savundum. Eğer seni de ilgilendirseydi emin ol sana da haber verirdim. Bana kızdın mı?" Sorumdan sonra canlandı, oturuşunu dikleştirdi.

"Saçmalama! Oğlum büyümüş, kendinin ve kardeşlerinin hakkını savunmuş diye mi kızacağım? Yoksa beni zor duruma sokmadığı için mi? Kendi hayatını ilgilendirdiği bir konuyu yaşadığı için mi? Bak sorularımda bile beni ilgilendiren bir şey yok, yani kızmam absürt dururdu. Şimdi ne yapacaksın onu merak ediyorum. Eğer kendini boşlukta hissediyor, ne yapacağını bilmiyorsan seninle beraber yeni hobilere baş vurabiliriz. İstersen kurslara yazılalım." Hevesle bakıyor, konuşurken elini, kolunu sallıyordu. Biz küçükken de böyleydi. Evet, çok başımızda durmazdı ama durduğu zamanlarda da duramadığı zamanlarda da sadece bizim mutluluğumuzu isterdi. Annemin aksine...

Sorumsuz ve SorunsuzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin