Bölüm 4

115 17 34
                                    

Koş, canını dişine takarak koş. Tek yaptığının o olması gerekiyor, ayaklarına sahip çık ve canını dişine takarak koş. Nefes almayı unutma. Nefeslerine sahip çık, bacaklarına yardım etmesini sağla. Gerin ve şimdi!.. Topu ayağımdan attığım an kalenin filelerini gerdi, çığlıklar, alkışlar. Bu benim gerçek dünyam; futbol! Gülerek, sırtıma atlayan arkadaşımı döndürdüm. Kahkahalarla gülüyor, alkışları gururla karşılıyorduk. Seviyorum bu sporu!

"İşte şampiyonum be!" diye haykıran adama baktım, tanımıyorum. Kim lan bu? Koşarak geldi ve bana sıkıca sarıldı, ben ise beden hocasına ve takım kaptanına baktım. Ne oluyordu? Benden ayrılan adam, saçlarımı karıştırdı. "Kralsın sen, kral! Gol kralı!"

"Eyvallah dayı," dedim utanarak. Anında kahkaha atıp kolunu omzuma attı, yanıma geçti ve boşta kalan eliyle gökyüzünü gösterdi.

"Görüyorum; geleceğin parıldıyor. Mükemmel bir futbolcu olacaksın. Yerin de hazır, istediğin zaman direkt gidebileceksin. Doksan dakikada yirmi gol! Dünya rekoru kırdın! Nesin be oğlum sen?" Adam hâlâ bağırarak beni övüyor, ben ise kaçınmaya çalışıyorum. Kim lan bu dayı?

"Kusura bakmayın ama siz kimsiniz?" diye sorduğumda bana dönüp gülümsedi. Kolunu çekti, önüme geçti ve elini uzattı.

"Merhaba genç adam. Ben Türkiye gençlik ve spor Bakan'ı Mehmet Kasapoğlu ve sen de beni tanımayan en iyi genç sporcu." Adamın övgüleri, bana sarılması... Elimi şortuma silip elini sıktım.

"Özür dilerim Bakan'ım! Ben..."

Anında sözümü kesti; "kazanma gururu, sevinci her şeyi unutturur insana, özür dilemene gerek yok. İyi bir duş al, dinlen, takımını yemeğe çıkaracağız."

"Emredersiniz başkanım," dediğimde gülerek saçlarımı karıştırdı ve arkasını dönüp gitti. O an televizyon kanallarının kameralarını ve spikerlerini. Lan! Bu liseliler arası ufak bir maçtı, ne oldu şimdi? Ne ara milli maça dönüştü?

"Oooo!" diye arkamdan ses gelmesi ve havaya atılmam bir oldu. Takım arkadaşlarım, üçüzlerim, beni havaya atarken 'şampiyon' diye bağırıyorlardı. Her şeyi geri alabilir miyiz, ben bunu yaşamak istemiyorum! Ciddi ortamlara gelemem, hayır. Seyirciler arasında beni izleyen sülalemi gördüğümde yutkundum. Yere indiğimde herkes bana sarılmaya çalıştı. Bu bir kabus olsun, lütfen! Uyanayım ve her şey bitsin. Gözlerimi kapatıp içimden ona kadar saymaya başladım.

"Bu bir rüya değil! Dünya rekorları listesine girdin, üçüz!" Haykıran Erdem, kolunun altında beni eziyordu. Üçüzünü iyi tanıyor, neden gözlerimi kapattığımı hemen anlıyor.

"Tuvaletim geldi," dedim dizlerim kırarken. Erdem anında beni kendine yaslayıp koşmaya başladı. Okula girdiğimde koşarak tuvalete girdim ve kabinlerden birine geçtim. İşimi giderirken üçüzüm kahkahalarla gülüyordu.

"Sen ve gerildiğin anda gelen tuvalet ihtiyacın, bizden daha yakınsınız. Oğlum, koskoca Bakan'a 'sen kimsin?' diye sordun lan. Bir de sporcu olacaksın."

"Sıçarım böyle spora kardeş! Ben eğlenmek için oynuyorum, ciddilik yok işin içinde."

"Yapıyorsun zaten, söylemene gerek yok!" Bağıran Erden tuvalete yeni girmiş, gülmede Erdem'e eşlik ediyordu.

"Siz, tanıdığım en kötü üçüzlersiniz."

"Hayatında kaç tane üçüz tanıyorsun?" Bu soruyu soran kişi takım kaptanımız Yavuz. O da tuvalete girdi. "Şampiyon, biraz ayıp olmuyor mu lan? Maçtan sonra direkt tuvalete kaçmalar falan. İnsan sevgilisine koşar, sarılır ya da annesine."

"Annem geldi mi lan?" Bağırarak sormamdan sonra biraz düşündüm. Neden bir anda yol geçen hanına döndü burası? "Bari bütün takımı çağırsaydınız! Bir maç da burada yapardık!"

Sorumsuz ve SorunsuzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin