Bölüm 16

80 11 17
                                    

Eden Boğa

Kafanı salla, etrafında iki tur dön ve bağır. Nakarat boyunca bunu 2 kere tekrar et, sonra yeni hareketler... Yes baby! Salonda rahatça dans edebilmek için kaldırdığım sehpa sayesinde sahne için koca bir alanım oluyor. Dans etmeyi çok özlemişim. Omuzlarımı sallarken kafamı da ona uyduruyordum. Ellerimi birbirine vurarak müziğin ritmine eşlik ettiğimde müzik kapandı. Şaşkınlıkla etrafa bakındım. Televizyonun fişini elinde sallayan Erdem, sinirle bana bakıyor. Aha... İşte temsili sıçtım.

"Üçüz... Hoş..."

"Evi neden dağıttın?" diye haykırdı fişi fırlattığında.

"Yavrum, dağınıklık değil bunlar. İki saniyede toplarım." Yastıkları yerden kaldırdığım sıra iç çekti.

"Anneannemiz şu anda yoğun bakımda, bunu biliyorsun değil mi?" Erden'in ağlamaklı sorusuyla durdum. Anneannem neden böyleyim diye defalarca beni dövdürmüş, ceza olması için odalara kapatmıştı.

"Yani? Doktor olmadığım sürece ona bir yararım olmaz, üzülmeme de gerek yok," dedim sehpayı yerine koyarken.

"Eden! Nasıl böyle konuşabiliyorsun? Annemiz hıçkıra hıçkıra ağlıyor!"

Erden'in sözünden sonra Erdem'le aynı anda konuştuk: "Annemiz derken? O sadece senin annen, biz soyundan çıktık." Şaşkınlıkla bize bakan Erden, kaşlarını çattı.

"Sizin kadar kalpsizini görmedim! Anneannemiz ölebilir!"

"Gebersin." Söylediğim sözden sonra bana bağırdılar. "Ne bağırıyorsunuz lan? O değil miydi bana küfürler edip bastonuyla döven? Kusura bakmayın ya da bakın ama artık umurumda değil. Hiçbir şey. Ölecek mi? Allah rahmet eylesin. Yaşayacak mı? İyi, uzun ömrü olsun. Ben onların soyundan çıktım, tamam mı? Ne ölmeleri ne de yaşamaları umurumda."

"Baba, bir şey söyle şuna!" Bağıran Erden'le babam ağzı dolu bir şekilde mutfaktan çıktı.

"Ne diyeyim?"

"Nasıl konuşuyor, duymadın mı?" Erdem'in de kızması sonucu babam güldü ve ağzındaki lokmasını yuttu.

"Erdem, deden bir zamanlar sevgiline karıştığı için onu sevmediğini söyleyip aylarca adamla konuşmamıştın. Erden, sen ise bir sınavdan 99 aldın diye anneannenden azar yediğinden kadının arkasından demediğini bırakmamıştın. Eden senelerce onlardan dayak yediği, küfür işittiği halde ağzını açmadı. Şimdi tam da dediği gibi soyundan çıktı, neden onlara saygı duysun, düşünsün? Küfretmediğine dua edin. Ben arkandayım, oğlum. Devam et." Konuşması biter bitmez televizyonun fişini takan babam, şarkıyı tekrar açtı.

"Baba... Yine de o ölüyor. En azından buna üzülemez mi?" Erdem'in ılıman sorusuna onun saçlarını okşamaktan başka cevap vermeyen babam, mutfağa girdi.

"Siz var ya... Siz çok kötü insanlarsınız lan. Allah, size kalp versin! Kadın ölüyor." Ağlayarak yere oturan Erden yüzünden televizyonu kapadım.

"Ağlamaman için ne yapabilirim?" diye sordum.

"Gidip onu ziyaret et. Seni sorup durdu." Erden'in ağlayarak kurduğu cümleden sonra mutfak kapısında dikilen babama baktım.

"Eden sakın oraya gitme. Sakın. Baban olarak izin vermiyorum."

"Sen ne biçim babasın? Nasıl?.."

Babam, haykıran Erden'in lafını kesti: "Sen de büyüyüp baba olduğun zaman beni daha iyi anlayacaksın! Kardeşini nasıl bir şeye sürüklediğinin farkında mısın? Kes sesini ve odana git!" Babamı ilk defa bize karşı bu kadar sinirlendiğini gördüğümde Erdem'le bakıştık. Çocuk bile şaşkın.

Sorumsuz ve SorunsuzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin