Yukarıdaki şarkıyı açmayı unutmayın<3
Her şey istediğimiz gibi gitmez. Ya da başımıza gelen şeyler olması gerekenlerdir.
"Öldü mü?" Dedim titreyen sesimle.
Ellerim, ayaklarım, dudaklarım titriyordu. Vücudum kaskatı kesilmiş, adım atacak gücüm yoktu. Muhtemelen 15 dakika önce gülümseyerek geldiğim evde şimdi ağzı burnu kan içinde yatan annem'in yanında oturmuş ağlıyordum.
Ne yapacağımı? Nasıl davranacağımı? Girdiğim çıkmazdan nasıl çıkacağımı bilmiyordum? Tek bildiğim babam, annem'i öldürmeden benim onu öldürdüğümdü. Doğru duydunuz babam'ı öldürdüm. Çok normalmiş gibi anlatıyorum belki de normaldir, ya da ben anormalimdir.
"Yıllardır annem babam'ı öldüresiye döver. Ufak bir şey dediğimde beni de döverdi. Annem her zaman susmamı, sadece sabretmemi istiyordu. Ne zaman'a kadar?, nereye kadar susup sabredecektim ki. Her zaman her şeyi içime atarak büyüdüm. Arkadaşım bile pek yoktu olanlar da babam'ın nasıl biri olduğunu gördükten sonra tek tek uzaklaştı benden. Annem bana hep "benim güzel kızım insan'ın kendinden başka arkadaşı yoktur. Her üzüldüğünde kendinle konuşup kendini mutlu edecek yollar bulmalı o çıkmazdan çıkmalısın. Kendi düştüğünde kendi elini kendin tutmalı, kendi gözyaşlarını kendin silmelisin" der. O zaman anladım kendimden başka kimsemin olmadığını. Kendime sarıldım hep, kendimle konuştum, kendi elimi kendim tuttum, kendi gözyaşlarımı kendim sildim. Kimseye ihtiyacım olmadı. Ama annem'in bana ihtiyacı vardı ve hâlâ var Emir. Kendi elini kendi tutamadı, kendi gözyaşlarını kendi silemedi, kendi kendine sarılamadı. Tüm bunları yapacak gücü yok."
Derin bi sessizlik oldu. Emir'in gözleri dolu bir şekilde beni izlediğinden emindim.
Ah tabi ya! Size Emir'den bahsetmedim. Emir benim yaklaşık iki aydır erkek arkadaşım. Beni eve bırakmak için evimin önüne geldiğimizde evden gelen sesleri duyup benimle birlikte içeri girmişti. Sonrasını biliyorsunuz zaten babam yine içmiş annem'i dövüyordu. Annem ise hıçkıra hıçkıra ağlıyordu beni gördüğünde ağlamamaya çalıştı ama ne kadar belli etmese her halinden belliydi. Eğer hiç bir şey yapmasaydım babam annem'i öldürecekti ve daha fazla dayanamadım koşar adımlarla mutfağa gidip bir bıçak aldım. Elimde bıçağı gören babam annemi bırakıp bana döndü.
"Demek annen bitti sen başladın" dedi alaycı gülümsemeyle.
Emir ilk defa bizim bu halimize tanık olmuştu. Şok içindeydi o da ne yapacağını bilmez bir şekilde titriyordu.
Babam bana elini kaldırdığı anda bıçağı karnına saplamışım. Ne ara?, nasıl yaptığıma dair en ufak bir fikrim yoktu. Sonra da oturdum öylece annem'i izledim.
"Annen ölmemiş bayılmıştır korkudan, ama ağzı burnu kanıyor ne yapacağız?"
Emir'in bu cümlesi beni kendime getirmişti.
"Ambulans'ı ara" dedim kendimden emin bi sesle.
Emir anlamamış gibi suratıma baktı ve ben tekrar aynı ses tonuyla "ambulans'ı ara" dedim.
Emir tek kelime dahi etmeden ambulans'ı aradı. Hastaneye nasıl gittiğimizi, ne olup bittiğini inanın hatırlamıyorum. Tepkisiz kaldım sadece bomboş duvar'ı izledim. Gözlerim yavaş yavaş kapandı uyuyor muydum yoksa bayılıyor muydum inanın hatırlamıyorum.
Gözlerimi açtığımda kendimi hastane odasında yatarken buldum. Annem nerede, nasıldı inanın bilmiyordum. Kolumdaki serum'u sertçe çekip attım,odadan çıkar çıkmaz gördüğüm hemşireye annem'in hangi odada olduğunu sordum.
"Anneniz 37 numaralı odada. Az önce kendine geldi şimdi sakinleştirici yaptım birazdan polisler girip bir kaç soru soracak."
Hemşire'nin son cümlesini tam olarak dinlemeden 37 numaralı odaya koştum. İçeri girdiğimde Emir'le annemin konuştuğunu gördüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oyun Bozan
JugendliteraturNe zaman? Nerede? Nasıl? Olduğunu bilmeden biriyle tanışırsın. Aşık olursun eline, yüzüne, gülüşüne, sesine, gözlerine... Sonra elini uzatır sana kurtarır karanlığından, ya da o karanlıkta yapayalnız kalırsın. Ayla da çoğumuz gibi sanırım. Kendini k...