Sancılı Gerçek

102 7 9
                                    

Beni tekrar yazıya başlatan ve her zaman bana destek çıkan canım sevgilim, hayat hep sana güzelliklerini sunsun.Kalbim,her zaman kalbinde. Benim yönümü bulduğum pusula, tamamlandığım yapboz parçam ve hayatım sensin. Bu güzel günde paylaşmak istedim.
İyi ki doğdun sevdiğim , nice güzel yıllarımız olsun.. Seni çok seviyorum 🎈

Bölüm şarkısı :
Cem adrian- Kül

Bir çığlık yine içimde patlayarak beni suskunluğa
itmişti. İçimde oluşan bu toska belli zamanlarda ortaya çıkıyor ve beni tabiri caizse yakıp kavuruyordu. Aniden ruhumda ve bedenimde hissettiğim bu acı, günlerdir belki haftalar hatta aylardır benimleydi. Boynumdan göğsümün ortasına kadar olan bu ince bıçak yarası artık sızlamayı da kanamayı da bırakmıştı. Oysa içim oluk oluk kanıyordu yetmez miydi ? İçim mahşer yeriydi. Kimdim ben? Neredeydim?
Ben Nehir Akışık
Bir geçmişi olmayan,olsa dahi o geçmişte yeri olmadığı için yaşayamayan bir genç kızdım. Benim geçmişim olmamıştı ama şimdi yaşadığım bu bozgun artık bir geleceğimin de olmadığını gösterdi bana.

Dudağımın kuruluğunu dilim dahi gideremezken bulunan o ufak sızı yerini hiç kaybetmiyordu. Gözlerim zar zor açılırken ellerimle mahrem yerlerimi kapatmaya çalışıyordum çünkü üstümde bulunan bu ufacık parçalar tam olarak bu görevi gerçekleştiremiyordu.
Kimdim ben ? Neredeydim?
Ben Nehir Akışık.
Bir karıncayı dahi incitmeden korkan kızdım ama şimdi bir silahım olması için yalvaracak ve gözümü dahi kırpmadan bir adamı vuracak nefreti içinde biriktiren biri oldum. Çünkü şu an içinde bulunduğum durumdan kurtulmamın tek şansı buydu. Ya ölecek ya da yoluma çıkacak herkesi öldürecektim. Gerçi kurtulmak için neden böylesine bir kavganın ortasına girmeliydim ? Kurtulacak bir hayatım kalmış mıydı? Merhametimi en çok  severdi insanlar fakat şimdi içimi dolup taşıran bir öfke, bir hırs ve bir nefret vardı. Kaybolmuştu tüm merhamet kaybolmuştu tüm masumiyet. Oysa ben gençliğinin baharında denilecek o yaştaydım. Şimdi yaşım kadar bedenim ele geçirilmiş, zorla istilaya uğramıştı.. Hala bacaklarımda, kaburgalarımın olduğu kısımda,sırtımda  ve vücudumun büyük çoğunluğunda hissediyordum o kan lekelerini. Önceleri kan izlerini çıkartmak için tırnaklarımla kazırdım ama şimdi onu yapmayı da bırakmıştım. Vücudumdan çıksa ne olur benim içim ağlıyor,içim.

Odada olan tek şey bir yataktı. O da bu içler acısı halime inat yepyeni ve pırıl pırıldı. Yaptığım tek şey oranın üzerinde uyumaya çalışmaktı ama o güzelim yatak bile bana çivilerle kaplı bir yatakmış gibi geliyordu. Üzerinde ufacık bir battaniye vardı ve geceleri oda buz gibi olurken bile beni ısıtamıyordu. Bir cam vardı ve o da dışardan tahtalarla kapatılarak benim dışarıyı görmem engellenmişti ama şanslıydım tahtaların yamukluğu ile arada ince bir çizik  halinde ışıkları görüyor buna göre gündüz mü gece mi olduğunu kavrıyordum.

Ve biliyordum birazdan Azrail'im kapıyı açacak insaflıysa bana bir bardak su verecekti veya  sinirliyse ona istediği gibi davranmamı buyuracaktı. Eğer yapmazsam zorla istila etmeye,canımı bile bile yakmaya ama işin sonunda bana sevgi sözcükleri söylemeye devam edecekti. Ani ruh halleri o kadar fazlaydı ki ne yapacağını hiç bir zaman tam olarak kestirememiştim. Sadece yalvarıyor yanıma gelmemesi için dualar ediyordum. Hiç bir zaman bu dileğim gerçekleşmemişti. İlk zamanlar bir prensesmişim gibi davranmış benden sadece onu sevmemi istemişti ama bu kalbim onun için çarpmadı,çarpamadı. Suç benim değildi ki zorla beni karşısına alıp kendisini sevmemi istemesi normal miydi? Ayrıca sevginin ne olduğunu dahi bilmezken bir insanı nasıl sevebilirdim. ? Kör kurşuna gitmiş biriymiş gibi hissediyorum kendimi. Şans eseri çalışmak için girdiğim o kafede denk düşmüş ve bir daha da ondan kurtulamamıştım..
Kapıdan gelen seslerle gözlerimi oraya çevirdim. Korkudan değil yaşanacak anların sızısından irkiliyordu bedenim. Her gün biraz daha tiksiniyordum hem kendimden hemde bana bunları yaşatandan.
Kapıyı açmasıyla bir ışık huzmesi birazda olsa görüş açıma girmiş ve onun o heybetli vücudunu görmek zorunda kalmıştım. İstemsizce yatağın başlığına sırtımı dayarken gözlerim bir anlığına bile olsa ondan ayrılmıyor,korkuyla bakmaya devam ediyordu.
"Bebeğim"
O iğrenç ses tonu kulaklarıma iliştiğinde gözlerimi sıkıca yumdum. Gelmişti işte, Azrail dediğim o yaratık gelmiş beni bu karanlık odaya hapsetmişti. Derin bir şekilde yutkunurken bir elim sağ kaburgalarıma doğru gitmiş orayı tutmaya başlamıştı. Bana yaptığı bu baskıları unutmamamak için mühürlemiştim beynime yaşadıklarımı. Biliyordum, burdan kurtulsam dahi bu yaşadıklarım geçmeyecekti.  Acıyordu canım ama birazdan olacaklar canımı daha da çok yakacaktı.

Ruhun Sarmaşığı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin