Keyifli okumalar :)
Kar taneleri amacına uygun şekilde gökyüzünden düşüp süzülerek yerle teması ederken, heyecanla onları izlemeye devam ediyordu. Beyazın saflığı ve masumiyeti ona hep iyi gelmişti. Öyle ki dayanamamış pencereyi açıp parmak uçlarına kadar çektiği kazağına karların düşmesini bekliyordu. Düşen kar tanelerine yakından bakıp onların şeklini görmeye çalışmak sürekli yaptığı bir durum olmaya başlamıştı. Onun istediği kar şekli daha farklıydı. Sanki gerçekten de kar denilince çizilen o yıldızımlı şekli istiyordu,bulabilecekmiş gibi. Ama tüm umutsuzluğuna karşı yine de eline düşen her bir kar tanesine yakından bakıyordu. Belki bir gün tamamiyle istediği şekli bulabilirdi ?
Üstüne bol gelen Şükran Teyze'nin eşofmanını giymiş belini sıkı sıkıya bağlamıştı. Şükran teyze onunla aynı ayakkabı numarasını giydiğini öğrenince hiç giymediği siyah düz bir botu kıza vermiş
'Belki dışarı çıkmak istersin güzel kızım,evin etrafında biraz yürümek iyi gelir. Al bunu giy üşüme.'
Diye sıkıca eline ayakkabıyı tutuşturmuştu. Üstünde yine ona bol gelen bi mavi bi kazak vardı onu da tabi ki Şükran Teyze vermişti. Adamın paltosunu eline alıp tek kolunu giymiş yaralı kolunun ise sadece üstüne atmıştı. Ortadan bir kaç düğme iliklemeyi başardığında zaferle güldü. En azından palto üstünden düşmeyecekti böyle daha iyi olmuştu.
Ayakları odanın çıkışına doğru giderken iki gündür adamı görmediğini farketti ama hala kokusu buhar buhar içini dolduruyordu. Neydi markası? Daha önce hiç böyle bir kokuyu duyduğunu amımsamadı ne çok sert ne çok hafif koku yine de insanın aklını başından alıyordu. Sanki gittikçe daha da güzel kokmaya başlamıştı.
Düşünceleri arasından çıktığında çoktan merdivenleri de inmiş ilk olarak kapının yan tarafında kalan mutfağa ilerlemişti. Şükran Teyze yine bir sürü yemekler yaparak etrafın mis gibi kokmasına neden olmuştu. İki gündür yedirip içirmediği şey kalmamıştı ve sürekli
'Ye ki can olsun,kan olsun. Hemencecik iyileşeceksin sonra gelip edersen teşekkürünü'
Diyordu. Gerçekten de güçlendiğinin farkındaydı Nehir. Midesi az yemekler kabul etse de bu uzun zamandır yemediği için karşılaşacağı bir durum olduğunu düşünüp önemsemiyordu. Ama lezzetli yemekleri de yiyebileceğinin de fazlasını yiyerek kendinden geçiyordu.
Şükran teyzesine haber verdikten sonra dışarı çıkmıştı. Kapının açılmasıyla ona dönen korumaları es geçerek biraz arka tarafa doğru yürüdü. Korumaların sert bakışlarını sırtında bir bıçak gibi hissediyordu. Kaçmayacaktı. Kaçamazdı da zaten. Kaçsa ne yapacaktı ki bu soğukta? Korumların da onu görebileceği bi kısımda durdu karın saçlarına nüfuz etmesine ve soğuğun bedenini okşayıp gitmesine izin verdi. Tek elini havaya kaldırdı kar tanelerini tutmayı dileyerek."Nehir!?"
Adını duymasıyla bakışları oraya dönerken iki gündür görmediği adamı, Rüzgar'ı farketti. Gözle görülür bi heybeti vardı. Uzun boyu,geniş omuzları ve çakmak çakmak mavi gözleri..
takım elbisesi ve üstünde siyah başka bir paltosu ile ona doğru yürüyordu adam.
"Ne yapıyorsun burada ?"
Kendisine yönetilen soruyla afalladı. Yanlış bir şey mi yapmıştı?"Hava almaya çıkmıştım ben. "
Kendinden emin olmayan ses tonu cılız bir şekilde çıkarken
"Üşüyeceksin,geç içeri."
Diyen adama karşı içinin rahatladığını hissetti.Kafasını olumsuz anlamda salladı Nehir.
"Yeni çıktım zaten. Kar tanelerini izliyordum."
Elini yine yan tarafa açmıştı. Paltonun ucuna konan kar tanelerine baktı. Kolunu yüzüne yakınlaştırdı ve kocaman gözleriyle izledi. Peşine bir çığlık attı.
"Gördüm,gördüm İşte gördüm !"Gözleri yıllardır görmek istediği kar tanesinin üstünde sabit kalırken mutlulukla bakıyordu.
"Bak,bak burda. Yemin ederim aynı çizilen kar tanesine benziyor. Baksana,bak"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhun Sarmaşığı
Teen FictionTırnakları ile eşelediği toprağa hırsla saldırıyor, derin bir çukur açmak için çaba gösteriyordu. Tırnaklarının arası toprakla dolmuş ona da kan eşlik etmişti. Sızım sızım sızlayan tırnakları değil kor düşmüş yüreğiydi. Kimdim ben? Neredeydim? Ben...