Sezgin Alkan çağan Şengül- beni sen kurtar
Odanın kapısının açıldığını duyduğunda huzursuzca uykusunda mırıldandı. Beyni göz kapaklarını açmayı emretsede var gücüyle bu komuta karşı koymaya çalışıyordu. Öyle tatlı bir uykunun eşiğindeydi ki aylardır bedenini rahatsız eden tüm o korku telaşının yok olup gittiğini düşünüyordu. Kafasını rahat bir yer bulmak ister gibi hareket ettirip durdurduğunda gözlerini henüz açmamıştı. Duyduğu bir ıslık sesi ise zihninin acı dolu duvarlarına çarparak beynine bir kampçı vurdu . Dehşetle gözleri açıldığında karşısında ona bakan suratı gördü. Bir çığlık dudaklarında acı bir feryat olarak döküldüğünde hızlıca yatağında toplanmış ve sırtını başlığa dayamıştı. Onun bu hızına karşı karşısında gördüğü kişi sakin adımlarla ıslık melodisini çalmaya devam ediyordu. Her bir yükselişte bir adım atıp yavaş yavaş yaklaşıyordu bedenine. Gözlerinin içinde olan nehir çoktan taşmış ve göz yaşı tuzunu yüzüne bulaştırmaya başlamıştı.
"Hayır!"
Korkunun kucak açtığı ses tonu tir tir titrerken koca bir kabusta olduğunu düşündü.
"Beni özledin mi bebeğim ?"
Arsızca sırıtan adam ona alayla bakıyordu."Hayır,hayır bu bi kabus !"
Yatak örtüsünü hızlıca üstünde atarak kapıya doğru yönelmişken adamın onaylamaz sesini duyuyordu.
"Çık çık çık, hemen nereye gidiyorsun ?"
Elinde olan kemeri bir kez şıklatırken ondan kaçan kıza karşı bir gülüş sergiledi.
Kapıya varan Nehir hızla kendini dışarıya attı ve bağırmaya başladı."Rüzgar! Rüzgar nerdesin?!"
Gözlerinin maviliği akın akın yanağına gelirken inmeye çalışıyordu merdivenlerden. Arkasında adamın geldiğini ıslık sesi ve adımlarından anlıyordu.
Aklı Rüzgar'ın nerede olduğunu sorgularken ara ara arkasına göz atıyor olabildiğince hızlı hareket edip evden kaçmaya çalışıyordu. Bu adam bu eve nasıl girmişti ?
Merdivenleri inip bitirdiğinde direkt sağ tarafa dönüp kapıyı açmaya çalışırken aldığı o olumsuz yanıt,kapıya bir kaç kez vurmasına neden olmuştu.
"Açılsana, açıl!"
Bir kaç kez daha vurdu ve var gücüyle bağırdı.
"Yardım edin! Kimse yok mu?!"
Elinin tersi gözlerine giderken artık ruhunun da ağladığını biliyordu. Tekrar o adamın eline düşmek isteyeceği son şeydi."Benden kaçışın yok Nehir, hadi bebeğim gel kucağıma!"
Atılan o iğrenç kahkaha gümbür gümbür atan yüreğini bir ara teklemesine neden olurken balkon kapısına yönelmek için o tarafa doğru döndü.
Bir kaç adım atmıştı ki yüreğini deşip kalbini ortaya çıkartan bir manzarayla karşı karşıya kaldı.
Rüzgar salonun ortasında kan içinde yatıyordu sırt üstü. Nefesin kesildiğini, sarmaşıkların boğazını sıktığını hissediyordu.
Gözlerine düşmüş saçları, ağzının hafif şaşkınlıkla ve korkuyla açık olması, arkasında merdivenlerden inen adamın nefesi, ona yardım eden adamın şu an onun yüzünden ölü gibi uzanması..
bir hıçkırık daha dökülürken salonun ortasına,bomba etkisi görmüştü.
"Hayır!"
Hazmedemiyordu bu görüntüyü. Ayakları ondan bağımsız koşarak Rüzgar'ın baş ucuna giderken dizlerinin üzerinde yere çöktü veya düştü. Kalan son gücünü adamın bu halini gördükten sonra tüketmişti.
"Rüzgar!?"
Acının sesi var mıydı ? Varmış. Tek kelimelik bir ismi söylediğinde, kendi kulaklarını da dolduran ses tonunun varlığıyla öğrendi Nehir.
Ses tonunda ki acizlik ve korku kendisine bir şey olma düşüncesinden değildi artık tek düşündüğü bu adamın gözlerini açmasıydı.
Titrek elleri ile adamın kafasını dizlerine dayarken bir kez daha fısıldadı.
"Rüzgar hadi aç gözlerini."
Yanağından süzülüp adamın yüzüne düşen kendi göz yaşını parmağının ucuyla silerken,ağzının kenarından akan o kanın uğursuz rengine baktı.
Eliyle kanı silmeye çalışırken yaptığı tek şey biraz daha fazla dağıtmak olmuştu. Bir eli yüzünde kalmaya devam ederken vücudundan akan kana baktı. Etrafın kırmızıya bürünmesine neden olmuş olan bu yaralar zehir gibiydi. Nehir baktığı her saniye içinin eridiğini gördü. Titremesi durmayan eli Rüzgar'ın karnına gidip kana dokunduğunda o kanda boğulduğunu biliyordu.
"Ne olur aç gözlerini okyanus gözlü."
Aldığı bir cevap dahi olmasa da adamın yüzüne baktı bir kaç saniye. Eli adamın koluna giderken dürttü bu sefer. Sanki Rüzgar bir uykudaydı ve onu dürterek uyandıracakmış gibi davranıyordu. Yine hareketsiz kalan adamın kazağını yumruk yapmış avucuna alarak bağırdı.
"Açsana! Aç ! Aç ! Aç!"
Hıçkırıkları peş peşe düşerken hafif yumrukları adamın tenine geliyordu. Nehir eliyle göz yaşlarını silmeye çalıştıkça kendi yüzünü de kana bulamıştı.
Adamın üst bedenini biraz daha yukarı kaldırıp bağrına basmak ister gibi sarıldığında bu sefer çok daha yüksek bir ses ile bağırdı.
"Uyan, ne olur uyan Rüzgar!"
Göğsünde hareketsizce yatan adamın saçlarına geçirirken ellerini, inanmak istemezmiş gibi kafasını salladı sağa sola.
Merdivenleri bitirmiş Barbaros ona yaklaştıkça Rüzgar'ı korumak istermiş gibi daha da sıkı sardı kolları ile adamı. Dudakları Rüzgar'ın alnını bulurken uzun bir solukla öptü. Bu sefer ki göz yaşı adamın gözlerinin üzerine düşmüş ordan akmaya başlamıştı.
"Benim akıllı kızım beni görmeyeli yaramaz bir çocuk mu olmuş ?"
Elinde ki kemeri bir kez daha şıklattığında tek kelime dahi etmeden ona bakmaya devam etti Nehir.
Rüzgarı biraz daha yukarı çekip var gücüyle ona sarıldı.
Adamın her adımında yüzünde süzülen yaşlar artıyordu.
"Benden kaçacağını mı sandın?"
Tamamiyle ona yaklaşan adam elinde ki kemeri havaya kaldırdı ve hiddetle kızın sırtına vurdu. İrkilen bedeni bir yay gibi gerilirken kendisini hemen toparlamış kollarını cansız bir bedene aitmiş gibi uzanan Rüzgar'a daha çok sarmıştı. Bu hareketi ile sırtını Barbaros'a daha iyi bir şekilde sunmasına neden olurken acının usul usul işleyişini hissediyordu.
Sırtına ikinci kez inen kemer darbesine karşı bir kez daha irkilirken acının nefes kesen halini yaşamak değildi onu böylesine ağlatan. Dudaklarına eziyet eden dişleri sıkı sıkıya ısırmıştı dudaklarını.
"Beni sen kurtardın Okyanus gözlü, benim de seni kurtarmam gerek."
Diye fısıldadı adamın kulağına doğru. Nehirinde yeşeren sarmaşıklar bu sefer vücudunu sarmıştı. Sarıp sarmalayan bu yeşillikler yorgun olan sesini de kesmeyi başarmıştı.
"Sen benimsin bebeğim, sen benimsin. Kaçmanın bedelini ödeyeceksin!"
Bir kez daha duyduğu o iğrenç sese karşı ellerini yumruk yapmış ve gelecek diğer bir darbeyi beklemeye koyulmuştu.
Bu sefer peş peşe teninde yerini alan kemerin o tok sesi odada yankılanırken artık üstünde olan kazağında parçalandığını ve oraya derin izler bıraktığının farkındaydı. Oysa aklı sadece çehresine bakmaya doyamadığı adamın cansız ten renginde asılı kalmıştı.
Bu sefer adam yavaşça karşısına geçerken elinde ki kemeri bir sefer yere vurdu ve kızın gözlerine bakarak konuştu.
"Seni bu adam mı kurtaracaktı ? "
Attığı kahkahaya kulaklarını kapatmak gelse de içinden,yapamadı. Rüzgar'ı kendisine daha çok sarmaya çalışırken adam kemeri kaldırdı.
"Hayır!"
Diye bir kez daha bağırdı.
"Ona vuramazsın!"
Haykırışının ardından Rüzgar'ın bedenine isabet alan kemerin sesi duyuldu. Bu sefer kız tüm gücüyle bağırdı
"Rüzgar!"
Eli havada kemeri tutmak ister gibi gezerken Barbaros acımadan vurmaya devam etti,kızda bağırmaya. Kemeri havada yakalamaya çalıştıkça parmaklarına ve avuç içine çarpan bu ince kayış onun da canını fazlasıyla yakıyordu zaten.
"Hayır! Rüzgar! Vurma!"
Nefesinin kesildiğini hissettikçe artık bedeninde derman kalmak istemezmiş gibi adamın üstüne doğru atmaya çalıştı kendisini.
Kemeri kenara atan Barbaros belinden silahı çıkardı. Metalin o siyah hali ile göz göze geldiğinde yalvaran sesiyle konuştu.
"Dokunma ona,yalvarırım dokunma."
"Her şeyin bir bedeli var Nehir. "
Silahı ateşlenmeye hazır hale getirdiğinde namlunun ucunu Rüzgar'ın dizlerine uzattı. Ve kızı duymadan ateşledi. Küçük bir kıvılcımı gördükten sonra bağrına bastığı adamın dizine gelen kurşunu gördü. Görmesi ve büyük bir çığlık atması bir olmuştu.
"Rüzgar!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhun Sarmaşığı
Novela JuvenilTırnakları ile eşelediği toprağa hırsla saldırıyor, derin bir çukur açmak için çaba gösteriyordu. Tırnaklarının arası toprakla dolmuş ona da kan eşlik etmişti. Sızım sızım sızlayan tırnakları değil kor düşmüş yüreğiydi. Kimdim ben? Neredeydim? Ben...