Soğuk hava insanın yüzüne tüm hiddetiyle çarparken bu soğukluğu bir an için tebessümle karşıladı kız. Sanki rüzgar estikçe içinde oluşan koca yaraya iyi geliyor ve azda olsa acısını dindiriyordu. Hızlı adımları yağmur damlacıklarının arasından geçip giderken havanın hâlâ sert olduğunu farketti.
İçi de tıpkı bu hava gibiydi aslında. Soğuk bir Şubat akşamı nasıl kocaman bir ayazı ortaya sunuyorsa,içinde ısınmak bilmeyen bir ayaz vardı. Öyle ki ne ona iyi gelmek için yardım eli uzatsa, o el bir süre sonra buz tutuyordu. Karmakarışık düşünceleri içini yakmayı başarırken nasıl oluyordu da hâlâ bu şekilde buz hissediyordu ? Soğuk ve sıcak nasıl yan yana yaşamaya devam edebiliyordu ?
Soluduğu hava kocaman bir buhar kütlesini daha gökyüzüne yollarken koluna girdiği adamla beraber evin önüne gelmişlerdi.
Kapının kenarında duran iki korumayla beraber sessizce içeri girdiler. Bir kaç adım attıktan sonra yine sessizlik içerisindeyken Nehir, adamın omzuna atılmış olan paltosunu aldı ve astı. Ayakkabısını çıkartmış olan Rüzgar'ın ayaklarının önüne terliği koydu ve yine bir şey demeden adamı bekledi. Terliklerini giyen Rüzgar ağır adımlarla salona ilerlemişken Nehir'de üstündekileri çıkardı ve o da Rüzgar'ı takip etti.
Koltukta rahat bir pozisyonda oturmuş olan Rüzgar'ın yan koltuğuna oturdu Nehir. Gözleri adamı süzmeye devam ederken sakallarının ne kadar uzadığını farketti. Güzel yüzü düzelmeye başlamış ve artık morlukları azalmaya başlamıştı. Yaraları ise küçülmüş bir kaç güne düzeleceğinin sinyalini vermişti.
Kafasını geriye atıp koltuğa yaslanırken gözlerini kapatmasını izledi. Hiç bir şey demeden adama bakmaya devam etti Nehir. İçinden onlarca cümle geçiyor fakat bir tanesini bile yakalayıp kendi kendine söyleyemiyordu. Bozuk bir plak gibi tekrarlayan düşüncelerine karşılık veremedi. Karşılık verememesiyle beraber bu kadar karışık cümleler beyninin patlayacak derecede ağrımasana neden oluyordu."Sende perişan oldun, çık odana dinlen biraz."
Gözlerini açmadan konuşan adama bakıyorken aniden açılan göz kapaklarıyla öylece kaldı.
"Ben iyiyim."
Mırıldandı. Ardından dudaklarını yalayarak devam etti konuşmasına.
"Polisleri nasıl bu durumdan uzaklaştırabildin?"
Yaslandığı koltuktan sırtını çekti ve dik sayılabilecek şekilde oturdu Rüzgar.
"Eh, o da benim sırrım olsun."
Yüzünde oluşan çapkın gülüşüne takıldı gözleri. Ardından boğazını temizleyerek kendine gelmek için fırsat yarattı.
"Oysa çok ciddi bir şekilde sorguluyordu özellikle iri yarı olan komiser."Omuz silken Rüzgar umursamaz bir tını ile konuştu.
"Onu da üstleri susturacaktır. Bu durumu kapattık gitti."
"Ondan haber yok değil mi ?"
Nehir'in sorusunu geçiştirerek cevapladı.
"Yo."
Huzursuzca yerinden kıpırdandı Nehir. Dudakları birbirine sıkı sıkıya bastırılmış,kafasında bir sürü düşünce ile sessizliğe bürünmüştü.Bir süre sonra aklına gelen soruyu sormak için hareketlendi.
"Oktay'la konuştuğumuzda bir şeyden bahsetti. Daha önce de böyle bir şeyle karşılaştığınızı ve benim ikinci olduğumu dile getirdi. "
Adamın bakışları direkt ona dönerken sorgulayan bir tınıyla konuştu.
"Ne için ikinciyim Rüzgar?"Bakışlarını birbirinden çekmemişlerdi. Okyanus gözlü adam, kimdi ? Daha önce Barbaros'la ne konuşmuş veya yaşamışlardı ? Neden kendisini uzaklaştırmak için çabalıyordu ki asıl meselenin sahibi zaten kendisi değil miydi ?
"Anlat. Daha önce ne yaşandı Barbaros'la ?"
Oturduğu yerden ayaklanan Rüzgar'la aynı anda kendisi de kalkmıştı. Arkasını dönüp giden adamın arkasından ilerliyordu.
"Ne saklıyorsun benden ? "
"Senden bir şey sakladığım yok Nehir." Derken ses tonu inanılmaz derece soğuk ve mesafeliydi.
"Arkanı dönüp gidemezsin Rüzgar!"
Diye resmen bağırdı. Sesinin tonu o kadar yüksekti ki aynı anda karşısında ki beden durdu. Arkasını ağır ağır dönerken bir kez daha göz göze geldiler. Neydi bu yaşadığı ? Neden hala burada bilmediği tanımadığı bir adamın evindeydi ? Neden kendisi herhangi bir yardım için uğraşmayıp adamın söylediklerini dinliyordu.
"Oktay ne demek istedi?"
Bir kez daha üstüne basa basa kurdu cümlesini. Bir şeyleri öğrenmek istiyordu artık.
"Oktay sadece saçmalamış."
Kaşını kaldıran adamı izlemeye devam etti Nehir.
"Söylememesi gereken şeyler var tıpkı seninde bilmene gerek olmayan şeylerin olması gibi. "
Sesi belki de ilk defa bu kadar net ve keskindi. Sanki üstelemesini istemiyor bu konunun da burda bittiğini dile getiriyordu. Bu sefer susmaya niyeti yok gibiydi Nehir'in. Oysa Rüzgar geçmişi hatırlamaktan son derece nefret eder olmuştu. Geçmişi zaten aklından bir dakika bile çıkmıyordu. Uğraştığı şeyler istediği durumlar değildi. Onun planı çok başkaydı,çok.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhun Sarmaşığı
Fiksi RemajaTırnakları ile eşelediği toprağa hırsla saldırıyor, derin bir çukur açmak için çaba gösteriyordu. Tırnaklarının arası toprakla dolmuş ona da kan eşlik etmişti. Sızım sızım sızlayan tırnakları değil kor düşmüş yüreğiydi. Kimdim ben? Neredeydim? Ben...