Hürkan sadece bir doğum günü olduğunu biliyordu ama şık giyinmeye özen göstermişti. Siyah bir kazak, siyah pantolon, özel bir siyah ceket giymişti. Saçları ustaca hazırlanmıştı. Partinin alanına vardığında hemen ilerisinde zarif vücudu ve elinde bardağıyla Ömer ve grup arkadaşlarını gördü. Yine geç kalmıştı.
Ömer, doğum günü partisine ve her zaman ki giyim tarzına ayrı bir şekilde kırmızı giyinmişti. Siyah bir boğazlı kazak üzerine kırmızı bir ceket ve aynı siyah, kırmızı çizgilere sahip. Ömer'in uzuvları gevşek, kolları iki yana asılı, o inanılmaz, sonsuz kirpiklerle tembelce gözlerini kırpıştırarak birbirlerine baktılar. Ömer, Pembe yanaklı ve eğlenceli görünüyordu ve nefesi likör kokuyordu ama garip bir şekilde hoş. Ömer'in kahkahalarını düşünmemek için ışıklandırmayı düşündü.
Böylede maldı işte.
İki dakika geçmeden çılgınla bir telaşla, ev birdenbire bira ve votka şişeleri olan gürültülü, parlak adam ve kadın yığınıyla doldu; yüksek sesle alkışlar her yerde atılıyordu ve kahkahalar evi gümbürdetiyordu.
İlk saati grubuyla geçirdi. Ali ve Emre shot yarışına girdi. Emre alkole pek fazla dayanamadığı için o kaybetti. Ali alkolü kolayca sindirerek birinciydi. Şimdiden bilinçlerini kaybetmişlerdi. Voleybol takımından Yiğit araya katıldığında tam bir yenilikçi olduğu için ortamı şenlendirmişti.
"Hey," Ali gülümsedi, kendi bardağını kaldırdı. "Aramıza yeni katılan Ömer'e!"
Grup onun adını koro olarak söylerken, Hürkan'da kendisini katılmak zorunda hissediyor. Emre ve Kaan dışında kimse Ömer ile öpüştüğünü bilmiyor.
Ömer, Hürkan'a döndüğünde ve Hürkan'da Ömer'e döndüğünde bu sefer yüzünü inceleyebilmişti. Saçları, porselen bir bebek yüzünün tepesinde, parlak biçimli bir çikolata köpüğü kıvırcığı, fildişi tene yerleştirilmiş dumanlı gözler –mükemmel bir şekilde zehirli kırmızı dudaklarla endişe verici şekilde taze. Hürkan bunların gerçekliğini sorguladı.
"Çıkmaya hazır mısın?"
Sesi kendinden emin ve sırıtıyordu.
Bu sadece Hürkan'ı daha fazla rahatsız etti.
"Sizden bir balo gösterisi istiyorduk açıkçası." Dedi Yiğit fazla abartarak. Umut ona katılmak için kafasını sallayacaktı ama Ali onun ensesinden tuttu.
"Ben ilgilenirim siz çıkın." Emre yerinden kalktı ve Yiğit'in yanına yürüdü. Yürürken 2 kere tökezledi. Hürkan gözlerini devirdi. Kafasını müzik aletlerinin olduğu yere salladı. Grup o sırada anlamıştı.
Birlikte yürüdüler, Hürkan siyahlar içindeydi ve Ömer kırmızılar içinde, farklı takımlarda iki iskambil kağıdı gibi. İnsanlar onların ne yapacağını anladıklarında alkışlamaya ve ritim tutmaya başladılar.
Hürkan emin değildi. Bunu başaracaklarından korkuyordu. Ömer'in bir anda tüm organizasyonu yıkacağını düşünüyordu. Gitarını eline aldı, kontrol etti. Ali bateriye geçti, çubukları eline aldı. Gözlerini etrafta gezdirdi hazırlandıklarını gördüğünde çubuğa üç kez vurdu.
'3 şarkı' dedi içinden Hürkan. 'Sadece 3 şarkı. Bunu halledebilirsiniz.' İlki sakin bir şarkıydı. Ömer onlara sakin bir şarkıyla başlayıp başlayamayacağımızı sorduğunda, Hürkan omuz silkip 'Olur' demişti. 'UMURUMDA DEĞİL' Ömer bas sesiyle şarkıya başladı. Ve bitti. İnsanlar Ömer'in sesine şimdiden adapte olmuşlardı bile.
Alkışlar koptu, hatta övgüler yağdı. Ama şarkı haricinde Ömer ve Hürkan'da gözlerini gezdirenler, yüzünde hafif bir anlamsızlıkla el çırpıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hit & Run - Porgola
Fanfiction"Kavga etmeyelim sadece tekrar dans edelim. Dönelim, dönelim ve dönelim. " "Senin Adem'in olmalıyım, ama ben daha çok düşmüş bir meleğim..." - Mary Shelley, Frankenstein