Hürkan öğle yemeği sırasında aklı başına geldi. Bugün makarna, yoğurt, çeri domatesleri ile bir salata ve bir parça ekmek. Öğle yemeğini tabağında bırakırken, çabucak etrafındaki arkadaşlarına afiyet olsun dedi. Sonra yüksek sesle, boğuk bir sesle söylenen müdürün iğrenç sesinden uzaklaşmak için topuğunun üzerinde döndü.
Neredeyse bir haftadır devam ediyordu Ömer'i görmemek ve Hürkan yorgundu. Ömer Aslan'ı seven çok fazla insan vardı; Hürkan'ın gittiği her yerde, biri nefes altında ona sçlayıcı şeyler mırıldanıyor ve gözlerini kısarak son ana kadar onu izliyorlardı. Hatta geçen gün iki kişi sınıfına girene kadar onu takip etmişlerdi.
En azından Ömer beni affetti diye düşündü, zayıf bir şekilde. Şimdi yine Ömer'i düşünüyordu. Bu ona yardım etmedi. Korkunç hissetti.
Sessiz bir şekilde bahçeye çıkarken yanına kimse gelmedi. Hürkan genelde dışarıya bile Emre ve Kaan'la çıkardı ama bugün bir değişiklikle kendi başına çıktı. Kulaklarının yandığını hissetti, tüm koridor sanki ona kınayan gözlerle bakıp bakmadığını merak etti.
Kendisini sakinleştirmek için hızlıca bahçeye adımladı. Bir ağacın altına oturdu ve kafasını kovuğa yasladı.
"Hey."
Hürkan'ın gözleri sarı güneşe açılırken korkuyla kalbi çarptı.
"Hey, sakin ol Gügen. Heyecanlanma."
Hürkan sesi tanıyarak dondu. Derin bir nefes aldı, kafasını kovuktan kaldırdı.
Ömer Aslan, ayakta oluğu için Hürkan'dan uzundu, yumuşak kıvırcık saçları gözlerinin önüne düşüyordu. Parlak bir şekilde gülümsedi, Hürkan'ın kalbinin göğüsünde kekelediğini hissetti.
"Yüzünde yoğurt var."
"Ah," Hürkan kızardı ve cebinden bir mendil çıkarıp bir kaç kez yanağına sürdü. "Teşekkür ederim, Ömer."
Halüs sattığına emindi. Ömer Hürkan'ın yanında bu kadar sık gülmezdi.
"Hızlı mı yedin yemeğini?"
"Evet."
"Neden?"
"Kantinde daha fazla durmak istemedim." Ömer Hürkan'ın yanına çöküp oturdu.
Hürkan neredeyse bayılacaktı. Ömer'in hemen yanındaki varlığının sıcaklığı tüm dikkatini dağıtıyordu.
"İnsanlar bilip bilmeden birisini suçlamayı çok sever."
"Doğru değil mi ama? Benim yüzümden gittin." Hürkan'ın kahve bakışları Ömer'in altın gözlerini buldu. Güneşin altında başka bir renk.
"Geldim." Geldi çünkü bugün konser günü.
"Geri gideceksin."
"Ama daha erken geldim." Ömer kollarını açtı. Bu bir sarılma işareti değildi ama Hürkan, Ömer'e sarıldı. Buna ihtiyacı vardı. Buna son günlerde çok ihtiyacı vardı.
"Geldin." Ömer son güne kadar Hürkan'ın burnunda tütüyordu. Çünkü, Hürkan Gügen, Ömer Aslan'a aşık oldu.
Uzun bir sessizlik oldu, sanki Hürkan başka bir kesinlik bekliyormuş gibi. Ama Ömer sadece boğazını temizledi, kollarını Hürkan'ın boynuna doladı.
Hürkan sonunda küçük bir gülümsemeyle başını salladı.
"Pekala, buna alışma Hürkan. Ve yarışma için konuşmamız gerek."
"Ah." Hürkan kollarını ayırdı ve saatine baktı. "Grup yönetimini Ali'ye verdim. Takım kaptanlığını da Emir'e"
"Niyee?!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hit & Run - Porgola
Fanfiction"Kavga etmeyelim sadece tekrar dans edelim. Dönelim, dönelim ve dönelim. " "Senin Adem'in olmalıyım, ama ben daha çok düşmüş bir meleğim..." - Mary Shelley, Frankenstein