Emily ve Stephen

708 27 10
                                    

"Sana bunun olacağını söylemiştim."

"Sana söylemiştim demek için ne kadar süredir bekliyorsun?" Emily telefonu kulağı ile omuzu arasında sıkıştırırken bir yandan da meyve suyunu bardaklara dolduruyordu.

"Hadi ama bu zevki yaşamama izin ver."

"Kıskanıyor musun Grant?" Emily parmağına bulaşmış sosu yalarken mutfak kapısından içeri Stephen girdi. Ve Emily ona bakarken ne Grant'ın dediklerini duyabilmişti nede kendi düşüncelerini. Güneş ile uyanmış bir yunan tanrısına benziyordu. Ve neredeyse çıplaktı. Stephen hala yarı uykulu olduğu için gözlerini tam açamamıştı ve Emily'nin karşısında durduğun da gözlerini açabildi. Emily de iç çamaşırları ile geziniyordu. Stephen koca bir sırıtışla ona bakarken Emily kafasını hafifçe sağa sola salladı.

"Efendim Grant ne diyordun?"

"Diyorum ki bu akşam ekiple yemeğe çıkalım mı?"

"Ta-tabi harika olur." Emily'nin gözleri hala Stephen'in üzerindeydi. Stephen masaya oturmuş bir şeyler atıştırıyordu. Ve telefonu kapadığında bir süre olduğu yerde kaldı. Stephen'in ağzı tıka basa doluyken ona baka kaldı.

"Ne?"

"Şu olan şeye bak. Sen ve ben. Kimin aklına gelirdi?"

"Benim hep aklımdaydı." Stephen ona doğru elini uzatınca Emily de tutup kucağına oturdu. Emily onun çenesini tutup iyice kendine yaklaştırdı. "Başıma gelen en iyi şey sensin." Derken Stephen "Hımm." Dedi.

"Benim sana iltifat etmem gerekiyordu biliyorsun değil mi?" Stephen elini onun saçlarının arasına götürerek dudaklarını dudaklarına bastırdı.

"Evet biliyorum. Ama hoşuma gidiyor." Emily geri çekilip onun diğer elini tutup öptü. "Birbirimizi yemeden önce kahvaltı edelim. Bugün çok işimiz var." Emily onun kucağından kalkıp yanında ki sandalyeye oturdu.

Stephenin aklına dün olanlar gelince sırıtmadan edemedi. Daha sonra Emily, "Mavi'yi ne zaman alacağız?" dedi.

"Aslında ben eve çıkalım diyorum. Ya benim evimdeyiz ya burada. İkimiz içinde Mavi içinde en iyisi bu olur." Stephen bir yandan konuşurken bir yandan da iştahla kahvaltısını yapıyordu ama Emily onun söyledikleriyle birlikte şok geçiriyordu.

"Birlikte mi yaşamak istiyorsun?"

"Evet." Stephen yemek yemeyi kesip ona dikkatlice baktı. "Sen istemiyor musun?"

"Stephen daha yeni boşandın. Daha yeni birlikte olduk." Emily çatalını masaya bırakarak ona baktı. "Her şeyi aceleye getirip zorlu bir yola sokmak istemiyorum.

"Emily ben bunu istiyorum. Ama karar yine de senin." Stephen onun elini tutarak gülümsedi. "Bu arada birlikte olmak için daha özgür olacağız biliyorsun değil mi? Dekorasyon için dün gece ki gibi bir şeyler ayarlayabilirim."

"Birlikte olmaktan kastım o değildi. Sulandırma." Emily elini çekip tekrar çatalını kavradı. "Bu konuyu düşüneceğim."


Katie fotoğraf çekimlerinden yeni çıkmış sete doğru gitmeye hazırlanıyordu. Çok yorulmuştu. Sabah beşten beri ayaktaydı. Black Canary için eğitimleri hala devam ediyordu. 1 aydır Jared ile de araları bozuktu. En son öğlen konuşmuşlardı akşam baş başa yemek yiyeceklerdi. "Tanrım." Katie çantasını kenara atıp karavanının önünde ki sandalyeye oturunca büyük bir rahatlama hissetti belki de sonsuza kadar oturabilirdi. Telefonuna bip sesi gelince gözlerini devirdi. Anladı ki ona rahat yoktu.

Kimden: Emily Bett

Akşam Grant bizi yemeğe davet etti. Plan yapma. Ve konuşmamız gerek. KIRMIZI KOD!

we're on fire.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin