5.Bölüm (Hasta Ziyareti Kısa Olur!)

7 2 10
                                    

"Ah be kızım, ne işin var senin sokaklarda. Nasıl düşücek bu ateş?" diye söylenerek salonda koşuşturmaca içindeydi sevgili annem.

Belki tahmin etmişsinizdir. Geçen günki bir öküz yüzünden yağmurdan ıslanmış ve eve yürüyerek gitmiştim. Yağmur hiç durmadan sanki illaha ben hasta olayım diye üzerime büyük bir şiddetle yağıyordu. Bütün kıyafetlerim sırıl sıklam olmuştu. Ne yapsam da ıslanmaktan kurtulamamıştım.

"Tam da uyuyacak zaman, maşallah benim kızıma, hayır anlamıyorum derste uyuya kaldım da ne demek?"

"Off anne ya, sende biliyorsun ki lisede, derste uyumamak mümkün değil. İllaha bir derste uyuya kalırsın."

"Hıı aynen, savun sen kendini daha. Ben, bu zamanda senin gibi öğrenci olsaydım Einstein olurdum!" annemin bu söylediğine göz devirdim.

"O zaman ben odama geçeyim." diyerek kalkmaya yeltendiğimde annem eliyle beni tuttu.

"Kız nereye, tamam susucam. Bu ateşle odanda boş boş yatamazsın, gözümün önünde olucaksın." diye azar yediğimde anneme boyun eğdim ve koltukta iyice yayıldım.

"Anne." diye mırıldandığımda annem elini alnıma koydu.
"He kızım, canın bir şey mi çekiyor?"
Başımı olumsuz anlamda salladım.
"Boğazım acıyor, bir de biraz karnım ağrıyor." diyerek dudak büzdüm.
"Şimdi yine laf sayıcam, sende odama gidicem diye tutturucaksın. Ben sana daha ne diyim be kızım?" dediği sırada evimizin kapısının zili çaldı. Annem yanımdaki koltuktan kalktı ve kapıyı açmaya gitti.

"Kim o?" dedikten sonra kapıyı açtı.

"Kızım, Alp arkadaşın geldi!" diyerek bana seslendi ve salonun girişinde Alp'i görünce oturuşumu düzelttim.
Sakin yürüyüşü ile bana geliyordu.

Üzerine yeşil bir kazak ve altına da siyah bir kot pantalon giymişti. Çok şık görünüyordu. Göz kamaştırıcıydı. Karışmış saçlarını eliyle düzelttikten sonra yanımdaki koltuğa oturdu. Salon girişine baktığımda annem gözükmüyordu. Anlaşılan mutfağa geçmiş ve bizi Alp ile baş başa bırakmıştı.

"Selam." diye cümleye başladı Alp.
"Okuldan sonra konuşamadık ve sanırım birileri hasta olmuş." dedikten sonra gülümsedi ve elindeki bir poşeti bana uzattı. Geldiğinden beri ilk defa elindeki poşeti farketmiştim.

"Sana da selam, evet okuldan sonra konuşamadık." dedim ve yutkunup arkama iyice yaslandım. "Zahmet etmişsin." dedikten sonra gözlerimle poşeti işaret ettim. Alp elini ensesine götürdü ve gülümsedi.
"Ne zahmeti, sonuçta benim inatçı keçim hastalanmış, sahi senin o havada dışarıda tek başına ne işin vardı?" diyerek kaşlarını çatmıştı. Dudağımı ısırdım.

Ne diyebilirdim ki? Senin psikopat arkadaşın Arda beni arabasından kovdu ve bende eve tek başıma kadar yürüdüm mü?

Alp'e böyle bir şeyi söylesem muhtemelen Arda ile kavga bile edebilirdi. Alp'e bakarak omuz silktim.

"Okulda uyuya kalınca saat geç olmuştu. Ben de yürüdüm işte." diyerek gülümsedim. Alp anlamış anlamda başını salladı.

"Neyse olan olmuş artık. Eee açmıyacak mısın?" diyerek çenesiyle poşeti işaret etti. Gülümsedikten sonra elindeki poşeti aldım ve hediye paketini açmaya başladım.

Pakedi açınca içinden yaklaşık dört tane karam çıkmıştı. Gözlerim ışıldarken yanımda oturan Alp'e doğru kocaman sarıldım. Heyecanla minik karamları mideme indirmek istiyordum.

Alp'den ayrılınca yüzündeki tebessüm beni mutlu etmişti. Anlaşılan bir çikolataya bu kadar sevinmemi anlamıyordu.

"Ben bu çikolatadan çok diğer hediyemi seversin diye düşünmüştüm." dediğinde kaşlarımı kaldırdım. Evet, ben tam bir gerizekalıydım.

İki Kalp Bir Hayat Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin