8.Bölüm (Neden Ben Değil?)

2 0 0
                                    

Teneffüs bitmiş,

Son bir ders kalmış,

Ve ben son derste gözlerimi açmışım.

"Sonunda uyandın." diye bir ses duyduğumda kafamı sesin geldiği yöne çevirdim ve Alp ile göz göze geldim. Mideme tekrardan kramplar girmeye başlamıştı. Ben bu histen kurtulmak için uyumuşken neden uyanır uyanmaz aynı şeyleri yaşıyordum?
Öğle teneffüsünde yaşanan olaylardan sonra bir de Alp'den hoşlandığımı fark etmiştim. Yetmezmiş gibi şuan da Alp'in yanında kafam sırada uyuyakalmışım. Harika!

Zor da olsa gülümseyerek Alp'e baktım ve kafamı kaldırdım. Tam o sırada boynumdaki kolye göğsüme çarptı. İşte Alp'e ait bir şey daha. Haaa-riiii-kaaaa!!!

"Bu kadar uyuyabileceğimi düşünmemiştim." diyerek gözlerimi ovuşturdum. "Hoca nasıl oldu da hiç seslenmedi?" diye merakla sordum.

Alp sırıtarak gözlerimin içine bakarken inanın bana ela gözlerinin içinde kendimi kaybetmemek için zor duruyordum. Bildiğiniz gözlerinin içi gülüyor ve parıldıyordu. Bir elmas gibi...

"Aslında edebiyat hocası tam seslenecekti ki zil çaldı. Şanslısın yani." dedikten sonra eliyle saçlarımı karıştırdı.

"Yaa Alp, yapma şöyle." dediğim sırada ise pimpirikli kimya hocasının sesi duyuldu.

"Çocuklar, biraz sessiz lütfen. Hem siz niye yan yana oturuyorsunuz? Yerleriniz mi değişti?" diye söylenmeye başladığında gözlerimi devirdim.

Allah aşkına, lisede oturma düzeni neydi ya? Bir keresinde bu yüzden biyoloji hocası telefonuyla resmimizi çekmiş ve bizi sınıf hocasına şikayet etmişti. Neyseki kadın benim idolümdü. Yoksa fena saydırırdım.

"Hocam son ders zaten, bu zamana kadar oturmuşuz bir güzellik yapın da ayırmayın bizi." dedi Alp. Hocaya gözlerimi çevirdiğimde gözlüklerinin altından tiksinir gibi baktığını gördüm. Başını salladıktan sonra da derse devam etti. İşte böyle akıllı ol hocacığım.

"İstersen seni bırakayım." Okul bitmiş ve Alp beni bırakmak istediğini söylüyordu. Sizce ben buna evet der miydim? Normal bir zaman olsa derdim belki ama inanın bana midemdeki krampla hiç isteyeceğim bir şey değildi.

"Sağol, ama kendim gitmek istiyorum. Hem hava da güzel. Müzik dinlerim."

Alp başını sallayıp kolunu belime doladı.

"Arabalara dikkat et." diyip benden uzaklaştığında resmen önünde put gibi duruyordum.

"Merak etme." diyip omzuna vurduğunda Alp ise kaskını takıyordu. Artık kendisine ait bir motoru vardı.

Alp ile vedalaştıktan sonra çantamdan kulaklığımı çıkardım. Hava gayet güzeldi. Havada hoş bir toprak kokusu vardı. Bazı yerler eserken bazı yerler tam kıvamında sıcak esiyordu.

Kulaklığımda 'Rengarenk Acılar' çalarken şarkıyı mırıldanıyordum. En sevdiğim şarkılardan biriydi.

"Sen bırak tutunmayı dünya bizi sarmalar, deyim yerinde en içinde-"

Tam o sırada benimle aynı anda biri
"Rengarenk acılar." dediğinde ürpererek yerimden sıçradım.

"Naber kız?" diyip göz kırpan Ardayla kısa bir bakışmanın ardından şarkıyı kapatıp sinirle ona baktım.

"Sen ne diye beni takip ediyorsun ya?"

"Emm açıkçası annen geçen sefer beni yemeğe davet ettiğinde bir cadı yüzünden o yemeği yiyememiştim. Belki şimdi yiyebilirim diye düşündüm." dedi ve 32 diş sırıtmaya başladığında yüzüne "puhhh" diye tükürme isteğimi durdurdum.

İki Kalp Bir Hayat Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin