70.

41.5K 2.2K 706
                                    

Evlenmemizin ve sabahına basılıp, zorla eve götürülüp, düğün tarihinin belirlenmesinin üzerinden bir buçuk hafta geçmişti. Olayları çok güzel özet geçtim ama şimdi hakkımı verin lütfen. Bu süre zarfında Fulya nihayet geldiği yere gitmiş, düğün için mekan seçilmiş, Kaan'ın evine gerekli düzenlemeler yapılıyor, Sedat ve Kazım eniştem açacakları pastane için hummalı bir çalışmaya girişmişken, Kaan uzayan staj süresinin son günlerini yaşıyor, ben de Elif çiçeğim ile birlikte gelinlik provalarına falan gidiyordum. Meşakkatli sayılabilecek bir döneme girmiştik ama çok şükür her şey yolundaydı.

Fatih dede köydeki akrabalarını düğüne davet etmek için kendine bilet aldırmak isteyince, Zeynep annem ve Hilmi babam da memleketlerini çok özledikleri için onunla beraber gitmeye karar verdiler. Ben de bir tanecik, hanım hanımcık, güzeller güzeli, tatlı mı tatlı gelinleri olarak onlara yolluk bir şeyler hazırlamaya giriştim. Vakit ikindi olduğu için, bir yandan da akşama yemek çıkarmaya çalışıyordum.  Poğaçaları fırından çıkarıp, tüten dumanını içime çektikten sonra salatanın sosunu hazırlamak için dolaptan bir limon çıkardım.

"Oha çok lezzetli." Evde yalnız olduğumu düşündüğümde, ansızın duyduğum bu ses ürkmeme neden olmuştu haliyle. Baş parmağımla başımı geri iterken, tek ısırıkla poğaçanın yarısını mideye indiren Kaan'la göz göze geldim. "Çok mu korktun bakayım sen?" İçime derin bir nefes çektim. "Korktum tabii, sen ne diye öyle sessizce geliyorsun?" Poğaçanın son kalan lokmasını da ağzına tıkıp ellerini silkeledi. "Arkadan şöyle sessizce sarılayım dedim, poğaçayı görünce unutmuşum." Gözlerimi kısıp sinirle söylendim. "Poğaçalar benden daha güzel yani, öyle mi? Tabii evlendik ya, ulaşılmazlığımız gitti. Artık güzel bulmazsın da sen beni!"

Bileğimi kavrayıp beni hızlıca kendine çektikten sonra belimi kavradı. "Böyle bir şey mümkün olabilir mi sence ya?" Eğilip öpmeye başladığında, yelkenlerim çoktan suya inmişti bile ama kuyruğu dik tutmaya çalışıyordum. Geri çekildikten sonra, baş parmağıyla çenemi okşadı. "Sen var ya, her geçen gün güzellikte bambaşka bir boyuta ulaşıyorsun. Yok böyle bir güzellik yani." Sus sus. "Ama şimdi, hassas gününde olduğun için tribe girdiğini biliyorum. O yüzden..." Elini cebine atıp bitter çikolata çıkardı. "Gardımı aldım da geldim." Çikolatayı hemen asılıp yanağını öptüm. "Sen işini biliyorsun hee, çakal!"

"Şşş, nasıl laf o öyle? Kocacığıma ne oldu? Sarı kafam kelimesinin gözü yaşlı? Çakal da neyin nesi şimdi?" Yanaklarını parmaklarımın arasına alıp sıkıştırdım. "Ayy tamam, kızma. Haşin kocam benim. Kurt bakışlarında hayat bulduğum." Başını hayret bir şey anlamında salladı. "Sen var ya, kaşınıyorsun ama kahretsin ki ben kaşıyamıyorum." Ona iyi olmuş  mahiyetinde yaka silktikten sonra, çikolatanın paketini açtım. "Ne pişirdin bakalım kurt bakışlarında hayat bulduğun kocana?" Dudağımın kenarına bulaşan çikolatayı temizledikten sonra alayla cevap verdim. "Mercimek. Fırında. Anlarsın ya." Başını aşağı yukarı salladı. "Olur olur, yeriz yeriz."

Ben gülmeye başlayınca, bu defa tezgahla arasına sıkıştırdı. "Göstereceğim ama ben sana fırında mercimeği!" Ellerimi boynuna götürüp kendime çektim. "Göstersene hadi." Zil çalmaya başladığında, dudağını büzdü. "Minel, herkesten uzakta müstakil bir bulup gitmemiz gereken konular var." Alayla kıkırdadım. "Herkesten uzaktayı anladım da, müstakil oluşu neden?" Kapıyı açmak için çıkarken, bir yandan da söyleniyordu. "Kapımızı çalacak bir tane komşu bile olmasın. Çalmasın mümkünse o kapı." Komşu komşunun külüne muhtaçtır ama deme öyle.

"Selamün aleyküm, karnıyarık kokusunu aldığım gibi geldim. Gece sonuna kadar da gitmem. Teşekkürler." Mutfağa dalan Sedat'ın arkasından bakan Kaan'la kesişti bakışlarım. "Yarın gel, K-9 olarak işe başla o zaman kuzen." Beni umursamadan gözlerini tepsiye dikti. "Oha poğaçalara bak lan! Kuzen sen boşver eczacılığı falan da, gel bizim pastanede çalış." Elini bir tanesine attığında, Kaan arkasından eline vurdu. "Yeme lan, karım bana yaptı onları." Benim niye bundan haberim yok acaba? "Paylaşımcısızlık yapma be enişte. Ne olur sanki bir tane yesem?" Sedat eline bir tane aldığı sırada, Kaan'da almak için hamle yaptı. Bu defa ben onun eline vurdum. "Sen hakkını yedin bir kere. Fatih dedeme yolluk yaptım ben bunları."

AİLE APARTMANIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin