taehyung'un bana verdiği hırkasını çamura buladığım günün gecesi eve döndüğümde yoongi hyung ve babamı garajda otururken buldum. kıyafetlerimi, yüzümü ve saçımı çamura bulanmış ve dağılmış gördüklerinde şaşkınlıkla bana baktılar, yine de gecenin bir vaktinde sorgulamanın pek uygun olmadığını düşündükleri için hiçbir şey söylemediler. garajın önüne çöküp babamların konuşmasını dinlerken bayan kimin kaba koyduğu tatlıyı yedim, bahçedeki çeşmeyle yüzümü yıkadım ve eve girip duş aldım. ertesi gün uyandığımda salondaki koltuktaydım ve yoongi hyung diğer koltukta televizyon izliyordu.
uyandığımı gördüğünde bir sorun olup olmadığını sordu. yoongi hyung, dedim, bir süre birbirimize baktık. oturduğu yerde dikleşti, bedenini iyice bana çevirdi, ben de ona döndüm, keşke örümcek adam olabilseydim dedim, bir süre daha birbirimize baktık, sonra kafasını iki yana sallayarak evden çıktı. güldüm ben de.
o haftayı evde oyalanarak geçirdim, bir sorun olduğundan değildi fakat yine de uzun zamandır yorgun ve ne bileyim, biraz hissiz hissediyordum. bir şeyler hissediyordum elbette fakat bu hissetme durumunun uzun sürmemesi bana değişik geliyordu. şöyle ki, hayatımın taehyungla ilişkimiz bozulmadan önceki evresinde bir şeylere üzüldüğümde onunla konuşabiliyordum, ona ne olduğunu ve yaşadığım olayın bana nasıl hissettirdiğini anlatıyordum ve ona bunları anlatırken kendi içimde fark edemediğim şeyleri ona sesli söylerken fark edebiliyordum, bu baya iyi bir olaydı, kendimi tanımama ve tam olarak ne hissettiğimi anlamama sebep oluyordu. fakat şimdi bir şeyler yaşıyordum ve her ne hissediyorsam artık, en fazla birkaç saat sürüyor ve sonra geriye hiçbir şey kalmıyordu, konuşabildiğim ve ben bunları ve şunları hissediyorum diyebileceğim hiçkimse yoktu ve bunları sesli söylememe olayı gerçekçi hissettirmediği için zamanla hiçbir şey hissetmiyorum olayına dönmüştü.
taehyung beni kırmıştı. açıkçası ben ona hislerimi itiraf ettikten sonra harika bir ilişkimizin olduğu yoktu, bu süreç içinde benim en yakın arkadaşımdan, yoongi hyungun arkadaşı ve benim de zoraki bir ilişki içinde olduğum birine evrilmişti. şakalaşmalar, biraz uğraşmalar, bolca sinir etmeler ve kovalamacaların olduğu bir ilişkiye sahiptik artık çünkü bunlar dışında başka türlü bir araya gelemeyecek haldeydik. bu yüzden bu durum beni üzmüyordu, üzmemesi biraz şaşırtıyordu ama kovalamacaları, ona bulaşmayı ve sinir olmasını seviyordum, yine de beni kırmıştı ve bunu kendini değil bayan kimi kullanarak yapmış olması baya kabaydı. ve o böyle yaptığı halde bir sorun olmamış gibi davranabiliyor olmak, ona şakadan iki çift laf etmek ve hırkasını kabul etmek bile beni hissettiklerim konusunda yanılgıya düşürüyor, madem kırgınsın ona göre davran diye kendime kızmama sebebiyet veriyordu.
belki geçmişteki taehyung'u tanımasam şu an bulunduğumuz durum bana normal gelebilirdi ve o böyle biri diyebilirdim ama öncesini biliyordum, onunla yakın olmanın ve karşılıklı birbirine değer veren insanlar olmanın nasıl hissettirdiğini, iletişimde ne kadar iyi olduğunu, analiz yeteneğini ve bunu ne kadar iyi kullandığını, her ne yapıyorsa bunu düşünerek yaptığını. onu tanıyordum, arkadaşlığını biliyordum ve geçmiş zamanda olsak beni bu şekilde kırmayacağını, kırmış olsa bile bunu fark edip benimle konuşacağını biliyordum. bu yüzden şimdi bunu yapmaması bana neleri kaybettiğimi gösteriyormuş gibi hissediyordum.
örgü videosu izlerken babam odama geldi. ikimiz de düz bir şekilde birbirimize baktık. ''ağabeylerin garajdalar.''
''biliyorum.''
''biraz sohbet et,'' odanın kapısını sonuna kadar açtı. ''çık odadan, havalandır burayı. akşam da temizlersin.''
belki buna sinirlenmem size şaşırtıcı gelebilir ama ben temiz bir insandım -çamurda yuvarlanma olayını saymıyorum çünkü bir, o kendi sınırlarımda intikam içindi, iki, ben ortam temizliğinden bahsediyorum- hele ki yoongi hyunga kıyasla dünyadaki en temiz kişi bile sayılabilirdim ve bunu biliyordu. bunu biliyordu ve bana odamı temizlememi söylüyordu, yetmezmiş gibi bunu azarlar bir tonda emir vererek söylüyordu ve işte, çıldırıyordum. bu iş bu kadar basitti. şımarıkça gelebilir ama bir insan size bir kere sinir bozucu gelmeye başladığında en ufak olayları böyle ayıklayıp kafanızda büyütmeden de yapamıyordunuz.
yine de hiçbir şey söylemedim. göz temasını kestim ve örgü videomu durdurup yanından geçtim. mutfağa indim ve kendime kurabiye çıkardım, dolaptan meyve suyu da çıkarmak istedim ancak bitmişti, bu yüzden sandalyede bulduğum bir hırkayı üstüme geçirip dışarı çıktım. hoseok hyung beni görünce el salladı, yanlarına gittim. o ve namjoon hyung sandalyelere oturmuş muhabbet ediyorlar, jimin hyung köşedeki masada notlarını temiz kağıda geçiriyor, seokjin hyung geceleri garajın kepengini açık bırakıp ortaya sürükleyip uyukladığım şişme yatakta uzanmış telefonla konuşuyor, yoongi hyung ve taehyung ise anlamadığım bir konferans hakkında tartışıyorlardı. kısaca selamlaştık. jimin hyung nereye diye sordu, markete gideceğimi söyledim, benden birkaç şey istedi, kafamı salladım.
ağzımda bir görüşürüz mırıldanırken taehyung benimle geleceğini söyledi, onayladım. birlikte sokağın başına doğru yürümeye başladık. hava sabahları ne kadar sıcak olsa da akşam çökmeye başladığında rüzgar esmeye başlıyordu, ona baktım, hırka giysene dedim. o da bana baktı ve sorun yok dercesine omuz silkti. ''yani sen bilirsin taehyung, kalp kıran insanın başına ne geleceğini ben bilemem elbette etme bulma dünyası burası ben arkanı kolla derim, karma denen bir şey var sonuçta kalp kırıklığı döner seni bulur elbet, hasta olursun başını kaldıramazsın bayan kim işte olur sana çorba yapan birini zor bulursun falan ben söylemek istedim sadece.'' dedim. güldü. o an gülüşünü eski taehyung'a benzettim.
sessizce yürüdük, marketin önüne geldiğimizde taehyung'un ilerlemediğini fark ettim. ona döndüm. elini ensesine atıp kaşıdı. ''geçen gün söylediğim şeyin doğru olmadığını biliyorum,'' zorlandığını fark ettim ve bu bana şaşırtıcı geldi çünkü dediğim gibi taehyung iletişimde çok iyiydi ve haklı ya da haksız konuşmaktan, kendini ifade etmekten hiç çekinmezdi. ''kusura bakma o yüzden.''
elinin ensesinden saçlarına geçmesini ve karıştırmasını izledim, bir şey söylememi ister gibi bana baktı. ''taehyung biliyor musun,'' kafamı iki yana salladım. ''sen cidden böyle bir insan değildin.''
duraksadı. ''özür diliyorum ya.''
''hayır, kusura bakmadığını söylüyorsun ve bunu yaparken zorlandığını görüyorum. söylediğin şeyde ciddi olduğunu gayet net anlayabiliyorum bu yüzden.'' suratımı buruşturdum. ''annen olabilir ama bayan kimi çok iyi tanıdığını düşünme, nasıl bir tepki vereceğini ve ne düşüneceğini asla bilemezsin, ben de bilmiyorum, sana basit gelebilir ama ben oturmuş bunu birilerine söyleme hayali kurmaya bile korkuyorken bana gelip söylesem sana aynı gözle bakacak mı görelim gibi bir cümle kurup hem beni tehdit edip hem de aşağılık bir duruma sokuyorsun. üzgün değilsen değilsindir. kusura bakma laflarına ihtiyacım yok.''
ona bakmadan markete girip birkaç şey aldım, ödeyip çıkıştan çıktığımda taehyung hala beni bekliyordu. aynı şekilde yürümeye başladık, bizim eve giden sokağa gireceğim zaman taehyung kendi evine gideceği için diğer taraftan gitmeyi teklif etti, kabul ettim. evlerinin önüne gelene kadar konuşmamaya devam ettik. bahçelerinin kapısında durduğumuzda bana döndü ama az önceki gibi saçma sapan bir çekingenliği yoktu. ''yarın sabah okula giderken size uğrar hırkamı alırım.''
''ne yaparsan yap.''
güldü. kafamla kapıyı gösterip gitmesini söyledim. kapıya ilerleyeceğine bana doğru adımladı. anlamaz bir şekilde ne yapacağını tahmin etmeye çalışırken kollarının bana uzandığını gördüm, şaşırdım. bana sarıldı, kafasını omzuma yasladı ve elleriyle saçımı karıştırdı. o kadar şaşırmıştım ki ben sarılmasına karşılık vermeyi düşünemeden geri çekildi, hafif koşar tempoyla kapıya gitti. içeri girdiğinde bile bir süre hareket edemedim.
ertesi gün salonda uyandığımda yoongi hyunga taehyung hırkasını aldı mı diye sordum, aldığını söyledi ama odama çıktığımda geçen hafta çamurladığım ve sonra yıkadığım hırkayı bıraktığım yerde buldum, markete giderken giydiğim hırkayı ise bulamadım. yoongi hyunga sormak için odamdan çıkacakken masamın üzerinde bir kart gördüm, benim hazırladığım kartlara çok benziyordu, renkliydi ve tamamen saçma sapan çizimler vardı, biri kahverengi biri siyah saçlı iki kafa, birinin tavşan dişleri, diğerinin üzgün suratı var. mor bir bisiklet çizilmiş ama o kadar kötü ki pembe sepeti ve yeşil ejderha zili sadece renklerinden anlaşılıyor. altına kırmızı renklerle taehyungdan jeongguk'a yazılmış.
çokça özür dilerim, kendimi affettirmek için elimden geleni yapacağım. adımın da mal gibi olduğunu kabul ediyorum. kerpareye baş sağlığı dilemek için geç kaldım ancak ruhu şad olsun. sevgiler.