Hayat , iki ucu düğümlü kimine kısa kime uzun bir ipten ibaretti.
Bazılarına o ip genişler, rahatça yürümesine olanak verirken kimisine incelirdi. Hatta öyle incelirdi ki sicimden bir ipin üstünde cambazlığa dönerdi yaşamınız.Bütün bunların başında güzel bir çocukluk geçirmiştim. Ailem tarafından çokça sevilmiş hepimizin inandığı ortak değerlerle büyütülmüştüm.
Herhangi bir travmaya sahip olmayan tek basamaklı yaşlarımın ardından sert bir kayaya çarptığımı hissettiren onlu yaşlarımın ortalarındaydım henüz; karanlık stüdyoda, elimin altında kenarları aşınmış gitarım ve nota defterine birer birer usulca dökülen gözyaşlarımla baş başaydım.
Çentiklerle işaretli takvim çevriliyordu günler aylar geçiyordu.
Bir başka seferindeyse saatlerce yaptığım dans çalışmalarının ardından, yarınki performans değerlendirmesine saatler kala.. tek başıma, ayak bileğim sargılı yatıyordum revir odasında.Bir telefon değil bir kıta uzağımdaydı en sevdiklerim, arada uzanan koca okyanus yutuyordu beni.
Böyle zamanlarda güçtü,nefes almak. Kalkmak ve devam etmek. Gözyaşlarını elinin tersiyle silmek.Telefonumda ismi yanıp sönen aramaya baktım.
Neden yanıtlamak için beklediğimi bilmiyordum. Neden tereddüt ediyordum?Elbette zamanla yirmilerime merdiven dayayıp birer birer tırmanırken tek başıma değildim.
İlk günden küçük çemberime dahil olan sonra da oradan ayrılmayan dostlara ev sahipliği yapmıştı göğüs kafesim.Sırtımı hayal kırıklıklarıma değil onlara dayamayı öğrenmiştim, gülümsemelerimiz birbirini tuttururken ağlamalarımız da karşılıklı olmuştu.
Uzun süredir , ikimiz için gerçekten de çok uzun süredir konuşmamıştık Lisa'yla.
İkimizin de arayı açmak gibi bir çabası olduğunu söyleyemezdim asla.. sadece herkes çok meşguldü ve artık bu meşguliyetler aynı kesişim kümelerinde yer almıyordu.Ekranı sağa kaydırıp aramayı onaylamak üzereyken daldığım için beni korkutan bir "Günaydın"nidası mani olmuştu buna.
O sırada da sonlanıp ekrana cevapsız olarak düşen aramayı göz ardı ettim.
"Günaydın Jungkook."En az onun kadar neşeli bir şekilde karşılık vermeyi denedim ve telefonumu giydiğim pijama şortun cebine atıp biraz önce karıştırmakta olduğum pancake harcına geri döndüm.
Jungkook yanıma adımlayıp bar tezgahına kalçasını yasladığında birkaç saniyeliğine bakışlarım ona kaydı.
Üstünde dün akşam hemen yan villa olan yurtlarından birkaç eşya bulmayı başardığı kıyafetlerden rahat bir eşofman altıyla düz beyaz t-shirt vardı. Böylesine sıradan kıyafetleri bile oldukça güzel taşıyordu.
Fark etmeden kısa bir nefes verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seoul mate / RoséKook
FanfictionBlackpink grubunun dağılmasıyla bocalayan Rosé solo olarak devam etmeye karar verir ve hybe ile anlaşma imzalar. Yeni kariyeriyle birlikte hayatına bir anda giren Jeon Jungkook'sa zaten bozulmuş dengelerini alt üst eder. "Ağaçta duran kuş dalın kır...