09

1.9K 163 53
                                    

Sırtımızı koltuğa yaslamış yerde otururken aramızda duran pastayı yiyorduk kaşıkla

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sırtımızı koltuğa yaslamış yerde otururken aramızda duran pastayı yiyorduk kaşıkla. Oldukça lezzetliydi, tercihleri şaşırtmıyordu. Ayrıca çatal bulamadığını, kafeteryanın da kapandığını söylemişti. Bunları düşünmesi bile benim için çok fazlaydı.

Şirkette olduğumu Hank'e mamasını vermek için evime uğramasını istediğim menajerimden, doğum günüm olduğunu ise birkaç saat önce şirketin içindeki ve dışındaki büyük ekranlarda doğum günümü kutlayan afişlerin yayınlanmasından öğrenmişti.

Ben de son zamanlarda sosyal medyadan bu kadar uzaklaşmış olmasaydım elbetteki görecektim instagram sayfamın keşfetine düşen fan paylaşımlarını.

Bir yandan sohbet ederken rahatsız edilmemek için açtığım uçak modunu kapatarak gelen bildirimlere baktım.

Kızlardan gelen görüntülü arama bildirimlerinin yanında Lisa'nın aradaki saat farkına rağmen beni Kore saatine göre tam 00.00'da aradığını ve açmadığım için epeyce kızdığını sırıtarak okudum.

Benim gibi elindeki telefonuyla ilgilenen Jungkook'la aynı anda kafalarımızı kaldırdığımızda göz göze gelmiştik.

Anında dudaklarına büyük bir tebessüm yerleşmişti. Üstüme alınıyordum, böyle yapmamalıydı.

"Hadi kalk" kendisi bir yere tutunmadan kolayca ayağa kalktığında elini de bana uzatmıştı.
"Nereye?" Sorgulasam da uzattığı elini itiraz etmeden tutarak kalktım.

"Dışarıda kar yağmaya başlamış"

"Ciddi misin?" Diye yerimde zıpladım, bugün hava durumunda kar yağışı gösterse de beklemediğim için oldukça şaşırmış ve mutlu olmuştum.

"E hadi" dedi içeriye girdiğinde üstünden çıkardığı montunu koltuktan alırken, "kaçırmayalım"

İtiraz etmeden ben de montumu giyip peşinden ilerledim. Saçma bir heyecanla zıplar adımlarla yürüyordum peşinden ki adım seslerim karşısında kafasını çevirip arkasına dönmüştü beni kontrol etmek için.

Çocuksu halime sırıtarak asansörün çağırma tuşuna bastığında omzunu mermerden duvara yaslamıştı.
Gözlerini üstümde hissettiğimde bakışlarına karşılık vermek yerine yerin temiz yüzeyini izledim.
Aynı şekilde buna asansördeyken de devam ettim. O da beni izlemeye..
Neden izliyordu ve neden çekinmiyordu bunu yaparken?  Her insana karşı mı böyleydi, yoksa doğru mu anlıyordum?

Son kata yaklaşmış olmalıydık, bundan aldığım cesaretle kafamı kaldırıp yüzüne çıkardığımda gördüğüm manzaradan etkilenmiştim.

Çocuk sadece duruyordu, sadece duruyordu ve ben bunun etkileyici olabileceğini düşünüyordum.
Sinirle saçlarımı elimden geçirdiğimde yoğunlaşan şaşkınlık dolu bakışlarını hissediyordum ama umursamadan açılan kapıdan çıktım.

Seoul mate / RoséKook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin