Bölüm-7: Adını Koyamadığımız Hisler

31 10 24
                                    

     Savaş'tan:

   Sabah gözlerimi açtığımda iki tane melek yanımdaydı. Biri kollarımın arasında, diğeri dizlerimin üstünde. Şu an bakıyorum da, dün sabah ile bu sabahı kıyaslarsak; çok farklı.

   Dün sabah bağırdığım kız, hâtta nefret ettiğim kız; bu sabah kollarımın arasında, başı göğsümde... Sanki kafasını, tüm aklını; kalbime yaslamış, kalbimi dinliyor...

   Şimdi fark ettim, ismi bile yüzüne çok uyumlu. Tatlı, zorlu, biraz da inatçı gibi ve belki de daha nice özellikleri var ama anladım, bu kız farklı... Hemde çok farklı...

   Yoksa, yoksa Savaş sen... Kendine gel oğlum, bakma şu kıza. Hayır 'Bakma' dedim,yapamıyorum...

   Aşk bu mu ? İstemeden bakmak, istemeden sevmek, istemeden istemek midir aşk ? Aşk ne ki, nedir, nedendir, nasıldır ? Aşk gözlerde kaybolmak mı, yoksa yanında huzur bulmak mı ? Koyamıyorum ismini... Sevgi değil, nefret değil, dostluk değil, cesaret değil, oyun değil, peki ne bu ?

   Ben kendimi sorgularken Gece uyanıyordu ve yavaşça gözünü araladı. Bense sanki uyanmamış, bunlar hiç olmamış gibi davrandım ve gözlerimi kapatıp uyuyormuş gibi yaptım...

     Gece'den:

   Sabah ilk önce ben uyanmıştım, Savaş'ın kollarında. Kokusu burnuma çok güzel geliyordu. Yüzüne baktım, sanki şu an da kollarında uyuduğum; o değil de sevgilim gibi...

   Hayır Gece, yapma bunu. Bakma ona, engel olamıyorum. Sürekli ona bakıyorum ama hiç uyanmamış gibi geri yatmak da istiyorum.

   Başım göğsünde, onun elleri kolumu sararken çenesi saçlarımdaydı. Kendimi çok güvende hissediyordum...

   Tekrar uyumuştum ve geri kalktığımda ben ve Savaş koltukta birbirimize sarılıyorduk. Ona dalmıştım, gözlerine, yüzüne, saçlarına, burnuna, dudaklarına; dedim ya 'Ona dalmıştım'. Gözleri kapalı biçimde konuştu.

Savaş: Beni izlemeye devam mı edecek misin, yoksa kalkıcak mısın ?

Gece: Beni bırakırsan kalkıcam. Beni öyle bi' tutmuşsun, öyle bi' sıkıyosun ki haraket etmeyi bırak, kımıldayamıyorum bile.

   Verdiğim cevap ile Savaş önce gözlerinizi açtı ve kollarına baktı, sonra hemen beni saran kollarını belimden çekti. Suratına baktığımda kıpkırmızıydı. Bu haline gülmemek elde değildi. Kendimi gülmemek için zar zor tutarken o haliyle simsiyah saçları yüzüne düşerken gözlerini kaçırıyordu.

   Yüzünü yüzüme çevirdiğinde kocaman bir kahkaha attım, artık kendimi tutamamıştım. Suratı sinirli bir hâl alınca sustum ama hâlâ kıkırdıyordum. Hemen kalktım ve Sahra'ya seslendim, mutfaktaydı.

Sahra: Mutfaktayım!

   Yanına gittim ve sordum.

Gece: Neden bizi kaldırmadın ?

Sahra: Niye, ne güzel uyuyordunuz ?

Gece: Ya saçmalama, ne dediğinin farkında mısın ?

Sahra: Evet, farkındayım. Çok tatlıydınız.

Gece: Ya bak, Sahraaaa!

Sahra: Vallaha istediğinizi söyleyin, gerçekten öyleydi.

Gece: Of Sahra, of! Yardım edeceğim bir şey var mı ?

Sahra: Aslında börek yapacaktım ama- ...

Gece: Tamam tamam, o iş bende. Ben şimdi yaparım.

   Hemen hamuru açmakla başladım işe. Sahra, Savaş'ı ekmek almak için ve bazı ihtiyaçlar için evden gönderdi.

   Hamur hazırdı, içine malzemeleri koydum. Son olarak, fırına attım ve pişirdim. Börekler hazır olduğunda tabaklara yerleştirdim. Sahra ile sofrayı hazırladık ve kapı çaldı.

   Sahra kapıyı açtı ve ben çaydanlıkları sofraya götürürken Savaş poşetleri koyduğu gibi konuştu.

Savaş: Ev çok güzel kokuyor, ne yaptınız ?

   İçeri girdiğinde börekleri gördü ve elini uzattı. Ağzına koyduğu gibi tekrar konuştu.

Savaş: Vay be! Sahra, böyle marifetlerin vardı da ben mi bilmiyorum ?

Sahra: İyide ben yapmadım ki. Gece'nin eseri.

Savaş: Ne ?(!) Ciddi misin sen ?(!) Gece, sen mi yaptın gerçekten ?(!)

Gece: Evet, ben yaptım.

   Gerçekten çok şaşımıştı ve tekrar konuştu.

Savaş: Ellerine sağlık, çok güzel olmuş.

Gece: Teşekkürler.

Savaş: E hadi başlayalım. Ben çok açım.

   Hep birlikte gülüp sofraya oturduk. Kahvaltıdan sonra, ben ve Sahra sofrayı toplarken Savaş telefonla konuşuyordu. Bizim Sahra ile sabahki konuşmalarımızı birine anlatıyordu. Çok utandım, demek ki bizi duymuştum. Seslerinden anlaşıldığı kadarıyla Bora ve Bulut ile konuşuyordu. İçeri girdiğimde sustu. Konuştukları şeyleri tam duyamamıştım. Birden yüzünü öfke bürüdü ve konuştu.

Savaş: Kızlar, ben gidiyorum.

Sahra: Nereye ?

Savaş: Önemli tamam mı, gelince.

Sahra: Ama- ...

Savaş: Gelince!

   Sesi öfkeli çıkmıştı. Ben geldim diye mi öfkelendi ? Hayır, bu olamaz çünkü telefonla konuşulan bir şeyden oldu; ben gelince tebessüm ediyordu. Sonradan sinirlenmişti oysa. Peki neden, neden sinirlemişti ki ? ...


++++++++++++++++++++++++++++++++

        Tüm LÖSEMİ çocuklara geçmiş olsun diliyorum ve bu bölümü onlara hediye etmek istiyorum.

Gece'nin Savaş'ıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin