Allah içte ve dışta her an hepimizi tamama erdirmekle meşguldür.
Tek tek her birimiz tamamlanmış bir sanat eseriyiz.
Yaşadığımız her hadise, atlattığımız her badire eksiklerimizi gidermemiz için tasarlanmıştır.
Rab noksanlarımızla ayrı ayrı uğraşır çünkü beşeriyet denen eser, kusursuzluğu hedefler.-Günaydın Timur Bey diyerek içeri girdi asistan Bülent. Bu sabaha her zamankinden farklı bir enerjisi vardı. Elindeki kahvaltı tepsisini masanın üzerine bırakıp pencerenin önce perdeleri ardından da camlarını açarak içeri temiz hava ve gün ışığı girmesini sağladı. Timur kapının açılmasıyla uyanmış yatağın içinde uzanır bir vaziyette Bülent beyin ne yaptığına bakıyordu.
-Size de günaydın Bülent Bey dedi mahmur bir sesle. Yataktan doğrulurken.
-Akşamki vukuatınızı duydum. Derken gülümsedi. Aysel Hanım sizi Semra’nın odasında yakalamış akşam. Ama iyi cesaret. sahi nasıl buldunuz Semra’nın odasını. Söz aramızda kalacak.
-Nöbetçi, hemşire yardım etti.
-Vay… Vay… Bizim Esma hanıma bakın. Âşıkları buluşmasına vesile olmuş densenize. Bana söyleseydiniz bende yardım ederdim size. Aman Aysel Hanım duymasın.
-Akşam olanlar bununla sınırlı kalmadı.
-Duydum. Duydum. Oldukça hareketli bir gece geçirmişsiz.
Timur, Bülent beyi ilk kez bu kadar neşeli görmenin şaşkınlığını yaşıyordu. enerjisi ve neşesiyle bu gün bambaşka bir insan vardı karşısında sanki. Bülent Bey köşede duran sandalyeyi aldı. Ters bir şekilde Timur’un karşısına koyarak oturdu.
-Biz sizin kadar eğlenmedik ama.
-Lütfen Timur Bey raporlar hakkında sizde bana kızgın olduğunuzu söylemeyin. Aysel Hanımın sabahın köründe, telefonda ki fırçasıyla uyandım zaten. Hastaneye geldikten sonrada bir o kadar söylendi bana. Rica edeceğim birde siz başlamayın. Bakın bu gün çok güzel bir gün bekliyor bizi.
-Hayırdır! Bir duyumumu aldınız?
-Belki de. Her gün yeni bir umut değilimdir insanlar için. Bizimde bu umuda her şeyden çok ihtiyacımız var. Hadi kalkın kahvaltınızı yapın. Mızmızlanmak yerine savaş alanındaki yerimize geçelim. Yel değirmenlerini bekletmeye gelmez.
Ne demiş Oslo;Eğer cesur değilsen samimi olamazsın... Eğer cesur değilsen sevemezsin... Eğer cesur değilsen güvenemezsin... Eğer cesur değilsen, gerçeğin peşine düşemezsin... O yüzden önce cesaret gelir... Ve diğer her şey onu izler...
Timur, asistan Bülent’in getirdiği kahvaltıyı masanın üzerinden aldı. Çayını karıştırırken.
-Hep bu kadar bilge ve huzurlu olmayı nasıl başarıyorsunuz.
-Ben mi?
-Evet. Olaylar karşısında farklı bir duruşunuz var. Görülmeyen noktaları yakalıyor sorunlardan çok çözümleri görüyorsunuz. Tanıdığım insanlardan çok farklı bir enerjiniz var. Bunu nasıl yaptığınızı merak ediyorum.
-Timur Bey her şey düşünmeyle ilgili. Beynimizle yani. Bilmemiz gereken evrenle tek ve bütün olduğumuz. Her birimiz bağımsız olarak gözükebiliriz ama bütünü oluşturuyoruz. Tıpkı okyanusu oluşturan damlalar gibi, müziği oluşturan notalar gibiyiz. Ben bunun farkındayım sadece. Korkularımız, sınırlayıcı inançlarımız, evrensel yasalara aykırı davranışlarımız bizi mükemmel özünüzden ayırıyor. Bunu kabul edince sorunlarda ortadan kalkıyor bir bir.
-Bu kadar kolay mı yani her şey? Sıkıntılarımızı ve sorunlarımızı görmezden mi gelmeliyiz sizce. Her şey kendiliğinden çözülür ya da olan nasılsa olacaktır. Bu teslimiyetçilik değil mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ellerimi Bırak Ruhuma DokunBeni ne kadar tanıyorsun sevgili?
Teen FictionHer şeyin bir zamanı vardır, rastlantıların, yol ayrımlarının ve kesişmelerin bile. Şimdi söyleyeceğim şey belki sizi şaşırtacak ama bende aynı şeyi sizin için düşünüyorum. Keşke bende sizleri daha önce tanısaydım. Ama kısmet işte! Sadece bir hikây...