Kural 3

31 1 0
                                    

- Üçüncü Kural:
Kuran dört seviyede okunabilir.
İlk seviye zahiri manadır.
Sonra ki Batini mana.
Üçüncü batininin batinisidir.
Dördüncü seviye o kadar derindir ki

Kelimeler kifayetsiz kalır tarif etmeye.
 

Hikâyenin daha başında zikredilen bu isim Berkant’a şok etkisi yapmıştı. İstem dışı olarak Ağabey diye bağırmıştı.

-Okumaya devam et. Diye kulaklarında çınlayan ses ile gerçeğe dönmüş, nasıl bir kendini beğenmişlikle karşı karşıya kaldığını anlamıştı. Bunca şeye rağmen hala kim yazdığı hayal ürünü bir hikâyede kendi adını kullanır ki diye düşünüyordu. Bu Timur AKSAL için bile çok fazlaydı. Etrafındakileri karizmasıyla etkilemeyi az bulmuş, birde kendi adına kitap mı? Yazmıştı. Bu adamın ruhsal sıkıntıları olduğu kesindi.

Berkant şaşkın ve bir o kadar hayretle eğildi okumakta olduğu kitabın üzerine. Yazılanları daha büyük bir iştahla ve merakla okumaya devam etti.

Sabahın ilk ışıkları yüzüne vururken hastane bahçesin de hareketlenme başlamıştı. Hastalar ve hasta yakınları dertlerine çare bulmak için… Doktor ve hastane çalışanları ise mesailerine yetişe bilmek için sanki yarışıyordu.

Timur Bülent beyin gidişinden sonra hiç kalkmamıştı müdavini olduğu banktan. Sadece açılmakta olan kantinden çay almak için bir süreliğine ayrılmış. Kantin çalışanlarıyla neredeyse ahbap olmuştu artık. Çalışanlar Timurun çayı nasıl sevdiği ve kaç şeker kullandığına kadar ezberlemişlerdi. Çayını alıp perdedeki filmi kaçıracakmış gibi aceleyle geri dönmüştü yerine. Çay sıcaktı, gecenin soğuğunu yemiş ellerine ve boğazına iyi gelmişti. Ama ruhu hala ayazlardaydı. Yıllardır her sorununu kendi çözmüş bu adam, kimseden yardım istememiş hep kendi ayakları üzerinde durmuştu. Evini dahi kendi temizler yemeğini yapması için bir kadın bile ihtiyaç duymazdı. Kendi kendine dingin bir yaşantısı vardı. Ama artık dengeler alt üst olmuştu. O kendinden emin burnu Kaf dağında ki Timur gitmiş. Bir bebek gibi birilerinin yardımına muhtaç bu yeni adam gelmişti.

Aysel Hanım hastaneye yeni giriş yapmıştı. Bu sabah ters giden bir şeyler olduğunun o da farkındaydı. Günlerdir arabasından inerken yanında biten. Bir şeyler öğrenmek için çabalayan adam olması gereken yerde yoktu. Sağına soluna dikkatlice bakındı. En sonunda pes etti dedi kendi kendine. Bu meslekte geçirdiği yıllarda tekrarlanan, kimse kimse için değerli değildir. Her insan önce kendini düşünür, en yakını bile savaşmaz hasta için teoremi tekrarlanmıştı. İşte gene beklenen sonuçla karşılaşmıştı, adam beklemekten sıkılıp ve kaçmıştı. Zaten eninde sonunda böyle olacağına da emindi Aysel Hanım. Hastane bahçesine doğru yürürken Timur Beyin aynı bankta oturduğunu gördü, afalladı. Sonra yüzünü çevirip bugün gitmemiş olabilir ama yarın kesin kaçar diyerek hastane kapısından içeri hızlı adımlarla girip ofisine doğru yürüdü…

Timur, Aysel Hanımın geldiğini tabi ki görmüştü. Ama Bülent beyle akşam yaptığı söyleşiden sonra konuşmayı asistana bırakmıştı. Nasılsa bunca zamandır her sabah ve her akşam ret edilmişti. Doktor hanımla diyaloga girme konusunda başarılı olmadığı yansıtılamaz bir gerçekti. Ne demişti akşam asistan Bülent Bey ben sizin adınıza konuşacağım Aysel hanımla. Birde o denesin şansını diye geçirdi içinden. İnşallah diye bitirmişlerdi ya cümlelerini. O da akşamdan beri hep inşallah diyip dua etmişti. Dua edip beklemekten başka çaresi de yoktu

Burada bulunduğu süre içinde Timur birkaç hasta yakınının dikkatini çekmiş, çalışanlarla telepatik bir bağ kurmuştu. Sanki herken onun hikâyesini biliyor gibiydi. Yanından geçerlerken ona acır gibi bakıyorlar sonra yollarına devam ediyorlardı, bazılarıysa işi abartıp ona çay kahve ısmarlıyordu. Artık başkalarının ona acıması ya da arkasından zavallı adam demesi etkilemiyordu Timur’u. Uzun zamandır insana dair ne kadar utanma ve dışlanma hissi varsa hepsini unutmuştu.

Ellerimi Bırak Ruhuma DokunBeni ne kadar tanıyorsun sevgili?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin