6. deepest apologies

466 31 10
                                    

Beni neredeyse okuldan atılmaktan kurtaran kişinin Jack olduğuna çok şaşırdım. Başta tabii ki Harry olduğunu düşündüm ama o değildi. O olmasını isterdim. O benim tek arkadaşımdı. Onun yapmasını beklerdim. Sarhoşken, beni duş alırken görmüş ve kendime saygımı sıfırın altına indirmiş tek arkadaşımın beni kurtarmasını isterdim.

Ama ne bekliyordum ki? Onu yeterince hayal kırıklığına uğratmıştım. Bulduğum her fırsatta onu terslemiş ve resmen ona ihanet etmiştim. (Hala bu olayın saçma olduğunu ve bir arkadaşlığı bitiremeyeceğini düşünenler var gibi geliyor. Ama, inanın bana, tek arkadaşınız yalnızca bir ay önce tanıştığınız biriyse bu olay ciddiye biniyor.)

Hâlâ Bay Franco demeye alışamadığım Bay Franco, uzun, nereye gittiği belli olmuyormuş gibi gözüken koridorda bizi yalnız bırakıp öylece gitti. Ondan ne kadar özür dilesem azdı. Bugün olanlardan dolayı kendimi giyotine yatırmak istiyordum.

Oysaki gün henüz bitmemişti.

Yanımda duran, duvara yaslanmış Kurtarıcı Jack'e döndüm.

"Ne dedin de okuldan atılmamamı sağladın?"

Bilirsiniz, klasik bir cool çocuk vardır okulunuzda, biriyle konuşurken göz süzer, deri ceketini silker, yakası hep yukarıdadır. İşte Jack normalde öyle biri olmasına rağmen bu dediklerimden bir tanesini bile yapmadı. Ayrıca ona döndüğümde doğruldu ve dikkatlice beni dinledi.

Ben mi paranoyaklaşıyorum yoksa bütün erkekler beni etkileyebilmek için bir anda kadınların da kendileriyle eşit olduklarının farkına mı vardılar?

Omuz silkti. "Sadece senin ne kadar üzülmüş ve utanç içinde olduğunu ve bu olayın bir daha tekrarlanmayacağını söyledim."

Gözlerimi devirip dediğine inanmışım gibi güldüm. "Peki bunları ben söyleyince neden bana okuldan atılsaydım daha iyi olacakmış gibi davrandı?"

Sinirden telefonumu elimde çevirmeye başladım. Jack'in gözleri arada yüzümden inip elime kayıyordu. "Belki de yanlış kelimeleri seçmişsindir."

"Pardon, sen ciddi misin?" dedim suratımı ekşiterek ama Kurtarıcı Jack beni kolumdan tutarak durdurdu.

Önce kolumu sıkıca kavramış eline sonra Jack'in yüzüne baktım. "Bunu yapmanı gerektirecek bir şey görmüyorum ortada."

Tekrar omuz silkti. "Sanırım teşekkür edecektin, Jean." Sonra o bakışı attım. O Sharpay Evans bakışını. Öncelikle, Sharpay Evans'ı bilmiyorsanız bile biliyorsunuzdur. Ancak eğer gerçekten bilmiyorsanız, çocukluğunuzu yaşamamışsınızdır demektir.

"Kolumu bırak ve gideyim, Jack. Yapmam gereken, senden daha iyi şeyler var."

-

Öğleden sonra biraz yürüyüş için Washington Square Park'a gittim. Tesadüfe bakın ki James Franco'dan sonra görmekten en çok korktuğum kişi saçlarını topuz yapmış, soğuğa rağmen giydiği kısa kollu tişörtüyle bana doğru koşarken beni görmezden gelmeye çalışıyordu. Evet, bildiniz. O Harry-Daha-Üç-Hafta-Önce-Burada-Onunla-Neredeyse-Sevişmemiş-Miydim-Styles'tı. Yaklaşık dört saat önceye kadar en yakın arkadaşım olan insan şimdi beni görmezden geliyordu. Ama haklıydı. Ben onun yerinde olsaydım ben de aynısını yapardım.

Sorun şu ki ben Harry değilim.

Beni görmüyormuş gibi yaparak yanımdan geçtikten tam altı saniye sonra onun gittiği yöne doğru koşmaya başladım ve yakalayınca onun temposunda koşmaya başladım.

Yüzümde beni bile rahatsız eden bir gülümsemeyle derin bir nefes aldım ve yeşil kokuyu içime çektim. Yeşil koku nasıl olur bilmiyorum ama yeşil kokuyordu.

showerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin