"Fuck me good, fuck me long, fuck me numb."
Daha fazla dayanamayıp şarkıyı değiştirdim.
Kesinlikle metroda duymak istediğim şeyler değil.
Özellikle de Harry'nin eli bacağımdayken ve bir sürü kişiyle aynı ortamdayken.
"Neden değiştirdin?"
Çünkü lanet olası bir metrodayız ve gözümün önüne garip görüntülerin gelmesini istemiyorum. "Sürekli R&B, nereye kadar?"
Harry telefonu alıp kilidi açtı. "Şu an çalan şarkı Drake'ten yalnız."
Başımı salladım ve önümde ayakta duran adam üzerime düşüyormuş gibi olunca kafamı iyice geri çekip Harry'ye yaslandım.
"İyi, o zaman Nora Jones aç."
Don't Know Why açıp ses seviyesini en sonuna getirdi. Başımı omzuna koyup kafamdan seksle ilgili düşünceleri çıkarmaya çalıştım. Yapamadım, ama bu sefer geçerli bir nedenim var.
Harry'nin eli bacağımda rahat durmuyordu; bir an şarkıyla ritim tutuyordu, bir an da parmakları bağımda aşağı yukarı geziyordu.
Eh, artık siz düşünün.
Neyse durun. İndiğimizde her taraf bembeyazdı. Ağaçlar, binalar...
Kar yağışı bana hep güzel şeyleri çağrıştırmıştır. Örneğin; kardan melekler, Noel, Kuğu Gölü balesi, vesaire. Üzücü olan şimdiye kadar hiç canlı olarak Kuğu Gölü'nü izlememiş olmam. Ama izlerim herhalde.
Kuğu Gölü balesini izlemek istiyorum. Harry gerçekten çok güzel bir erkek, bu kadar güzel biriyle beraber olduğuma inanamıyorum. Kuğu Gölü'ne giderken giyeceği takım elbisenin içinde kesin nefes kesici görünür. Tanrım, şu anda bile öyle. Şu an beni tutup bir duvara yaslasa bile iti-
"Ne düşünüyorsun?"
"Hm?"
Elimi tutup dudaklarına götürdü. "Ne düşünüyorsun?"
"Kesinlikle seks değil."
Güldü. "Tahmin edebiliyorum."
Elini bırakıp kollarımı kavuşturdum. "Hayır gülme. Gerçekten düşünmüyordum." Sırıttım. "Aslına bakarsan, Kuğu Gölü'nü düşünüyordum." Sayılır.
Dudaklarının uçları bu fikri sevmiş gibi aşağı kıvrıldı ve dudaklarını büzdü. "Fındıkkıran'ı düşünmen daha..." Doğru kelimeyi bulmak için bekledi, bekledi, gerçekten baya bekledi. Sonra kollarını havaya kaldırıp konuştu. "...içinde bulunduğumuz zamanla daha iyi gitmez miydi?"
Gülmemek için kendimi zor tuttum. "Hala düzgün bir cümle olmadı, Styles."
"Ama sen ne demek istediğimi anladın."
Gözlerimi kıstım ve biraz bekleyip sırıtarak konuştum. "Evet, evet anladım."
Bir kolunu omzuma attı. Koyu renk saçlarına düşen kar taneleri yüzünün soluk rengiyle güzel bir uyum yakalamıştı ve dudakları soğuktan biraz morarmıştı. Güzelliğine bakıp iç çekmekten kendimi alamadım.
"Üşüyor musun?" diye sordum.
Dudakları belli belirsiz titrerken başını iki yana salladı.
"Anladım." deyip dudaklarımızı hafifçe birleştirdim. Doğru düzgün karşılık veremese de hoşuna gittiğini biliyordum.
Geri çekildikten sonra kolunu omzumdan çekip elini tuttum ve ona biraz daha yaklaştım.
"Bu ne içindi?" diye sordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/21122243-288-k661946.jpg)