Demek adı Harry'ymiş, diye düşündüm uykuya dalmadan önce. Sonra bir şey daha söyledi -seni seviyorum gibi bir şeydi sanırım- ancak çok yoğun bir yorgunluk ve mırıltıyla söylediğinden sabah uyandığımda ne dediğini tam olarak hatırlayamadım.
Ayrıca seni seviyorum demiş olsa bile sarhoştu. O yüzden bunu kafama takacak kadar geçerli görmedim.
Öncelikle söyleyeyim klasik filmlerdeki gibi kolunu belime atmamıştı. Bacaklarını benimkilere dolamamıştı ya da ona kalkmasını söylediğimde benim tekrar yanına yatmamı istemedi. Çünkü uyandığımda yanımda değildi.
En azından sabah kalktığımızda biraz tartışırız diye düşünmüştüm. Çünkü uyandığımda bile ona hâlâ çok fazla kızgındım.
Öncelikle; çıplak olmakla bir sorunum yok. Ama bir erkek, karşı cins olan biri, tanımadığım biri, beni çıplak görünce işler değişti. Zaten kimin için değişmez ki?
Bilmeniz için söylüyorum, okulumdaki erkeklerin çoğu eşcinsel. Bu benim onlardan nefret etmeme neden oluyor mu? Hayır. Aksine aralarında o kadar yakışan ve birbirlerini çok seven çift var ki onları desteklemeden edemiyorum.
Ne düşündüğümü anlamışsınızdır.
Bence Harry de eşcinsel.
Yüz hatlarını veya, ne bileyim, göz renginin kodunu alıp bir test yaparak bu karara varmadım. Bence Harry eşcinsel çünkü yakışıklı ve seksi çocuklar hep eşcinseldir. Bunun neden böyle olduğunu anlamak için bir sosyolog ve bir psikiyatrist ile konuşmak yararlı olabilir. Sanırım.
Açıkçası önce Harry'nin gitmesine izin vermeyip onunla ciddi bir konuşma yapmak isterdim. Hatta bizim de bir klasik sahnemiz olur diye düşünmüştüm ancak tek kişilik odamda sabah uyandığımda okumam için bıraktığı nottan başka ondan iz yoktu.
Dün gece için bana yardım ettiğin için çok teşekkür ederim ve çok çok özür dilerim Jean. Sana kendimi affettirmeye çalışacağım.
Harry
Benimkinin aksine yazısı aşırı saçma bir şekilde düzgün ve okunaklıydı.
Kesinlikle eşcinseldi.
Ve aptal.
-
Günüm boş olduğu için hep yaptığım gibi kendimi kütüphaneye kapatmaktan vazgeçip dışarı çıkmaya karar verdim.
Çıkmadan önce son zamanlarda oldukça fazla dinleyip resmen onları ilah haline getirdiğim şarkılardan bir çalma listesi hazırladım ve üzerime çok da kalın olmayan bir ceket aldım ve kendimi kampüsten dışarı, olabildiğince uzağa attım. Ama yüzyılda bir yürüyüşe çıktığımdan, bu yüzden de ayaklarım birkaç metre sonra ağrımaya başladığından kendimi atabildigim yer ancak Washington Square Park oldu.
Bir banka oturdum ve ilk aşkım Draco'nun resimlerine, hayranlar tarafından yapılan çizimlerine baktım.
Pekala, şu konuya bir açıklık getirelim: Harry Potter'ı da severim ama Draco Malfoy'un adı Felsefe Taşı'nda ilk geçtiğinden beri ona aşığım. Ki ben Slytherin değilim, Slytherin'leri sevmem. Ben Ravenclaw'danım ve Draco Malfoy'a aşığım.
Twitter hesabımda böyle yazıyor.
Adam Levine, This Love adlı şarkılarını söylemeye başladığında bana doğru gelen bir Harry soyadını-bilmiyorum-ama-kesin-iyi-bir-şeydir-çünkü-bu-çocuk-olması-gerekenden-daha-yakışıklı-ve-ben-duş-alırken-beni-gördü fark ettim. Elinde birkaç tane kahve bardağı vardı ve arada bir durup isteyenlere kahve dağıtıyordu. Kutuda son kalan kahveyi bana uzattı ve kutuyu geri dönüşüm kutusuna attıktan sonra bankta yanıma oturdu.