*Veruca Salt ve Violet Bauregard, Roald Dahl'ın Charlie'nin Çikolata Fabrikası adlı kitabındaki iki karakterdir. Jean ve Harry'nin, kitaptan uyarlanan aynı adlı filmde Violet ve Veruca'nın sahnesine benzer bir sahnesini göreceksiniz.
"Numaranı vermedin." diye patladı Harry, sineklerin çiftleşirken çıkardığı sesleri bile duyabileceğiniz kadar sessiz bir taksi yolculuğunun sonunda. Sonuçta kimin daha bir gün önce resmi olarak tanıştığı biriyle halka oldukça açık bir yerde, öpüşmeye yepyeni bir boyut kazandırdıktan sonra konuşmaya cesareti kalır ki?
Harry'yle kampüse, iznimizin bitmesine altı saat elli iki dakika kala vardık. Kapının önünde Harry bana numarasını verdi, ben de ona mesaj attım.
O sağ tarafa dönüp kendi odasına gidecekken onu durdurdum ve kabanını çıkarıp ona geri verdim. Bu sırada dünya kızarma rekorunu kırdığımı düşündüm çünkü yanaklarıma daha önce hiç olmadığı kadar kan doluştuğunu hissettim. Sonra ona, tabii ki, teşekkür edip sol kanada doğru döndüm. Harry'den olabildiğince uzaklaşmalıydım. Bu yüzden ona bir şey söylemeden, hatta yüzüne bile bakmamaya çalışarak hızlıca odama yürüdüm.
Devasa boyuttaki binanın sol kanadında, yani kızlara ayrılmış tarafta, iki erkeğin sevmediğim iki kızın odasından çıktığını gördüm. Çoğu kişi bu saate kadar derste olduğu için işlerini şimdi hallettiklerini düşündüm. Midem bulanmaya başladığında adımlarımı hızlandırdım.
Kampüsteki en mükemmel yere -yani odama- girdiğimde yüksek sesle küfrettim. Lanet olası telefonumu lanet olası Harry Styles'ın lanet olası ceketinin cebinde unutmuştum. Ama bir; Harry'nin odasını bilmediğimden, iki; onu arayamayacağımdan ve üç; onunla konuşmaya veya yüzünü görmeye bile hazır olmadığımdan telefonumu ondan ertesi gün onu okulda gördüğümde almaya karar verdim.
Sırt çantamdan annemin geçen yüzyıl bana hediye ettiği ve şaşırtıcı bir şekilde hala çalışabilen iPod'umu alıp yatağıma atladım. Üniversiteli insanların tamamının aksine 12 yaşında, sürekli ergen popu dinleyip konsere gidemediği için ağlayan kızlara benziyordum. Ama ben ergen popu değil, rock dinleyip neden Lenny Kravitz'in karın kaslarını öpemediğimi ya da ellerimi Jesse'nin kazağının deliklerine sokamadığımı düşünerek ağlıyordum.
Bütün bu hayallerimden, sizin deyişinizle fantezilerimden, sonra uyudum. Hayallerim dur durak bilmiyordu. İki tane rüya gördüm ve ikisinde de farklı seksi adamlarla evleniyordum. Bunları anlatmak istemiyorum çünkü gittikçe yaş sınırının artacağını biliyorum. Pekala, uyandığımda sabah olmuş olmasını diledim ancak saat henüz gecenin biriydi ve aslında uyanmama daha beş saat vardı ve ayak ucumda oturan biri vardı ve bu Harry'ydi ve siz zaten bunu tahmin etmişsinizdir. Garip olan telefonumu karıştırıyor olmasıydı. Hemen elinden telefonumu çekip aldım. Yüzünde hayatımda gördüğüm en komik ifade belirdi. Sonra eski haline geri dönünce bana zafer kazanmış gibi baktı.
"Fruit Ninja'da rekorunu kırdım."
Sıkılmış bir şekilde ona baktım. "Neden buradasın?"
"Telefonunu ceketimin cebinde unutmuşsun."
"Nasıl girdin?"
"Kapıdan?" dedi boş bir ifadeyle.
"Kapıyı nasıl açtın seni aptal?"
Ayağa kalktı ve boğazını temizledi. "Öncelikle, kapıyı tam kapatmamışsın. İkincisi, telefonunu odana getirene kadar birkaç kural çiğnedim ve senden bunun intikamını almayacağım. Bundan dolayı şikayet etmemelisin ve son olarak, insanlara kaba davranarak onlardan senin arkadaşların olmasını bekleyemezsin."
"Arkadaşın olmayı planlamıyorum." diye belirttim üstüne basa basa.
Bilgisayarımı açarken "Peki, sabaha kadar seninle burada kalmak zorunda olduğuma göre arkadaşmışız gibi davranabilirsin." diyerek tersledi beni. Sesinden rahatsız olduğu belli oluyordu.