5. pencilcase

539 28 21
                                    

"Anlat bakalım Harry, temizliği sen mi yaptın Jean mi?"

Gözlerimi devirdim. Babamsa ağzına biraz daha yemek tıkıştırıyordu. Halinden memnun görünüyordu. O sırada onu, öz babamı, tekmelemek istedim.

Harry bana bakarak "Beraber temizledik." dedi.

Tam ağzımı açıp bunun tam tersi olduğunu söyleyecekken Harry lafı ağzıma tıktı.

Gözlerimin içine bakmaya devam ederken "Çok fazla iş yaptığından yoruldu, zaten bu yüzden sizi almaya gelemedik. Aslında biraz benim de suçumdu, çok yorulduğundan onu uyandırmak istemedim." deyip masanın altından ayağımı dürttü. Babama bakarak gülümsedim.

"Peki, yolculuğun nasıldı?"

-

"Jean?"

Büyük ihtimalle uyandığının farkında değildi çünkü sesi bir mırıltı gibi çıkmıştı.

"Kalk bakalım koca adam."

"Ders saat 10'da. Daha 3 saat 17 dakika var."

Gülümsedim. Belki de bir arkadaşa sahip olmak iyi bir şeydi. "Beni iyi tanıyorsun."

"Ve uyuman gerektiğini düşünüyorum. Kalkınca seni uyandırırım ve derse geç kalmayız." Yüzümü buruşturdum. Uyumak için fazla heyecanlıydım.

Başımı iki yana sallayarak "Ama hep sen beni uyandırıyorsun. Kendimi çok mızmız hissediyorum." dedim.

Kıkırdayınca çıkan garip ama sevimli sesi sayesinde biraz kendime geldim.

Ama kim James Franco ile dersi olduğu zaman hiç heyecanlanmadan, kıçını devirip uyuyabilir ki?

Tahmin edersiniz ki, bu sorunun cevabı Harry Styles.

"Şu anda odana gelip senin küçük kıçına ütü basmadığıma sevinmelisin."

Kahkaha attı. "Popoma mı bakıyorsun?"

Bir Disney karakteri gibi bir anda sinirden kıpkırmızı oldum. "Seni lanet olası, hemen yataktan kalk ve üzerini giy. Koşuya çıkacağız."

"Seni bilmem ama Jean, ben kar yağarken koşuya çıkmam." Kıkırdadı. "Küçük kıçımın donmasını istemem. Sonra seyircisi kalmaz belki de, ne dersin?"

"Harry gerçekten mutlu ve heyecanlı uyanmıştım ama şu anda, sayende, Clubhouse'taki sinirlenince suratı kıpkırmızı olan Pete'e benziyorum." Dağılmış saçımı düzelttim. "O zaman Harry, kahvaltı yapmaya gideceğiz."

"Nereye? McDonald's'a mı? Güldürme beni lütfen."

Gözlerimi kapatıp düşündüm. "Neden olmasın?"

"Pekala, şuna ne dersin: sizin eve gidip sana kahvaltı hazırlayayım, oradan da okula geçeriz. Ne dersin?"

Mantıklı fikri beni tatmin etmişti. Hem, McDonald's'ta uyduruk bir kahvaltı yapacağıma kendi evimde, arkadaşımla -bu sefer beraber- hazırlayacağımız kahvaltıyı yiyecektim.

"Anlaştık. 15 dakikaya ana kapıda ol."

-

Yine kahvaltıyı Harry hazırladı.

Yine o kahvaltı hazırlarken onu rahatsız ettim.

Yine o kahvaltı hazırlarken poposuna baktım.

Bunu kendim kabul edebiliyorum ama ağzımı açıp dudaklarımı oynatarak söylemeye çalıştığımda yapamıyorum. Buna belki ergenlik diyebilirsiniz, popo hayranlığı diyebilirsiniz; sanırım her ikisi de yanlış olmaz.

showerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin