cp.3 "ıslaklığın esiri"

193 39 47
                                    

cp.3 "ıslaklığın esiri"


İki farklı ses, aynı soru.

"Kim olduğunu zannediyor?" Sarışın, pembe tekli koltuğuna yayılmış önündeki mısır kasesine elini daldırırken sormuştu. Sinirli olduğu kaşlarını çatmasından anlaşılıyordu. Ne kadar yansıtmak istememiş olsa da durup dururken bu cümleyi defalarca kere kullanmıştı.

Jisung "Demek ki o kadar etkileyici birisi değilmişsin." dediğinde Felix avuçladığı mısırı fırlattı. "Siktir oradan. Beni mi etkileyici değilim?"

Kibri, ses tonuna yankı yaparken arkadaşı sessiz kalarak omuz silkti. Felix'i çileden çıkartmak eğlenceliydi fakat belli bir noktaya kadar. Bu eğlenceye devam ederse ona yönelmiş okların kendisini hedef alacağını biliyordu.

"Beni şu an araştırıyor mudur?" Jisung sorulan soruya göz devirdi. Parmakları arasında tuttuğu civciv şeklindeki peluşun kafasını okşarken "Takıntı haline getiriyorsun." dedi.

"Takıntı değil." Anında reddetti Felix. "Ona haddini bildireceğim sadece bu."

"Tavırlarından pek öyle anlaşılmıyor."

"Neyse ki sen beni tanıyorsun." dedi Felix. Sesi imalı çıkmış olsa bile Jisung onu tanıyordu. Takıntı haline getirmeye başlamıştı. Söylediğinde gerçek dışı bir kelime yoktu. Felix şimdiden planlarını yaparken üniversite için kendine oyuncağını bulmuştu.

"Evet." dedi Jisung. "Tanıyorum." Cümlesine devam etmedi. Sesi gittikçe kısılmış, gözlerini peluştan ayırmamıştı.

Bang Chan soruyu sorduğunda etraf sessizdi.

Minho ve Changbin, önlerine bir kutu bira açmış, evin küçük mutfağında oturuyorlardı. Eksi birinci katta, oyun salonunun hemen yanındaydı. Büyük cam arka bahçeyi gösteriyordu. Changbin, mutfak camına yakındı. Arada sigara içiyordu ve önündeki dizüstü bilgisayarda büyük harflerle birinin adı yazılmıştı.

Lee Felix.

"Kendini bir şey sanacak kadar varlıklıymış."

Changbin saçını karıştırıp, Felix'in fotoğraflarını kaydırırken Bang Chan arkadaşının arkasında dikilmiş, ekrandaki sarışının görüntüsüne bakıyordu.

"Varlığı ailesinden geliyor." dedi Chan. "Boş balonun teki."

Minho, "Hepimizin parası ailemizden geliyor." dediğinde arkadaşıyla göz göze geldi. "Chan, bana hiç öyle bakma." dedi. "Çocuğu sevmemiş olabilirsin fakat belli ki aranızda hatırlamadığın şeyler yaşanmış. Gelip seni azarlama hakkını ona sen vermişsin."

"Kimse beni azarlayamaz."

Changbin "Güzel çocukmuş." dedi bir anda. "Tam senin tipin."

Chan göz devirdiğinde Minho güldü. "Ben de aynı şeyi söylemiştim! Seni tanıyoruz."

"Siktirip gidin. Bu çocuk benim tipim falan değil, olsa bile ona bakacak değilim."

"Pekala bay ego." dedi Minho. "Sen ne dersen o. Şimdilik bunu yemiş gibi yapacağız."

"Ben ciddiyim."

"Chan şuna bak!" Changbin ekranda yazan lisenin adını işaret parmağıyla gösterdi. "Bizim liseye yakınmış."

"Bu düşman lisemiz değil mi?" Minho bilgisayarı önüne çekerken sormuştu. "Bu çocuk bizden küçük." dedi Chan. "Lisede denk gelmemişizdir. Kaldı ki ben spor bile yapmıyordum."

"Yine de seni önceden tanıyor olabilir." Minho biten birasını çöp kutusuna atmak için kalktığında, Changbin "Yarın gidip soracak mısın?" diye sordu.

heartburnHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin