XXXVII- "ALATURKA"

102K 6.4K 7.5K
                                    


Uzun yoldan geldim. O yüzden geciktim. Yazım hataları olabilir. Mazur görün.

Keyifle okuyun!

İnstagram; serceyioldurmekofficial

Beyaz çikolata.

Tekler gibi, burnumdan iki kere daha ardı ardına kokladım. Telefondan başımı kaldırıp bakmıyordum kapıdan girene ama gelen kokuyu da merakla ve istemsizce ayırt etmeye çalışıyordum. Tekrar kokladım.

Evet evet beyaz çikolataydı galiba. Fetih'in bana ilerlediğini biliyordum evet ama vardığını burnumu iki parmağının arasına aldığında fark ettim. Ona bakmadan parmaklarından kurtulmaya çalışsam da "Koklama kedi gibi." diye söylenerek sonunda kendine baktırdı. Çok önemli bir iş üzerindeydim ama ben ya.

Fetih'in uzattığı bardağı aldım elinde kalan bardağa da diktim gözlerimi. "Kendine ne hazırladın?" derken onu da bana yaklaştırdı.

"Kokla kokla," alay ediyordu. "Utanma."

Bardağın içinde çay olduğuna emin olmasam utanmaz koklardım kesin. Günlerdir akşamları kahve içmiyordu. Erken uyuyordu. Ne zamanki ben yatağa giriyordum, daha yorganı çekmeden üzerime pıtı pıtı biri bana yürüyordu. Pıtı pıtı. Sırtı da pek iyileşmemişti zaten. O yüzden masa üzerinde ekstra mesai harcamıyordu. Pıtı pıtı gelip giriyordu yatağa. Benden önce de uyanmıyordu. Hele ben izinliysem vay haline! Ya da ben nöbetten çıkıp geldiğim sabahlar mutlaka yatakta oluyordu.

Adamın içinden otuz yıllık uykucu çıkmıştı.

Uykucu1453.

Sanırım birkaç kez onun bardağına bakmaktan alıkoyamadığımdan kendimi bardağı dudaklarıma uzattı. "Al iç bir yudum rahatla." dedi büyük bir açıksözlülükle. Arada oluyordu bana, aynı şeyden bile yiyip içsek onunkinin tadını merak ediyordum. Son dönemde, özellikle bol sancılı o bir haftadan sonra, artmıştı bu durum. Ve öyle bir artmıştı ki fark etmişti Fetih. Kızmıyordu, etmiyordu tadına bakmama izin veriyordu. Tıpkı şu anki gibi.

Dumanı tüten taze çaydan bir yudum aldım, bana hazırladığı beyaz çikolayı onun dudaklarına uzattım. Başta bir isteksiz davransa da içirdim. Ardından ben de aldım bir yudum. Beyaz çikolatanın o tadı, Fetih'in dakikalardır aşağıda kalmasının en büyük nedeniydi. O kadar güzel olmuştu ki Fetih'in beni izlediğini bile bile gözlerim istemsizce kapandı, omuzlarım düştü.

"Çok güzel olmuş bu." dedim daha fazla kıvranmadan. Gözlerim yavaş yavaş açılırken hemen biraz daha içtim. "Cidden çok güzel. Ne koydun içine?"
Dibimde, benim yüzümün her bir zerresini izleyen Fetih'e baktım. O kadar dikkatli dikkatli bakıyordu ki bir an utandım. Bu hissettiğimi anlamış gibi çapkın çapkın bakındı etrafa, en çok da telefonuma. Böyle çayından bir yudum falan aldı, gözlerini falan kıstı... Türlü türlü şovlara girişti ve en sonunda cevap verdi.

"Meslek sırrı."

Ekşittiğim yüzümle hiç çekinmeden burnuna vurdum. O mu hep burnuma sataşacaktı? "Bak bak, mimar oldu aşçı. Meslek sırrıymış!"

Hiç umursamadı beni elimden aldı telefonumu. "Seçtin mi bir şeyler?" elimden aldığı telefonla önce o geriye yaslandı, ardından ben. İkimizin de sırtı yatak başlığına dayalıyken yanağımı koluna yasladım ve boşta kalmış ellerimi birbirine çırptım.

"Seçtim!"

Seçtim seçtim ama asla onun sevebileceği şeyler değildi. Neyse ki ben giyecektim. O yüzden neşem eksilmemişti. Hatrı sayılır tutarda olan sepetime bastı. En üstteki şalları, bereleri, atkıları, eldivenleri geçti direkt ve onu ilgilendiren kısma geldi. Beni aşağı inmeden önce 'bak deli gibi kar yağıyor, hava daha çok böyle soğuk olacak ona göre seç' diye tembihlediği kısma geçtik ve dakika bir gol bir denecek ilk tepkiyi aldım ilk parçamdan.

SERÇEYİ ÖLDÜRMEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin