"Patatesler!" Diye bağırdı. Hızlıca benden ayrıldı. Fırını açtığında birkaç patates hariç hepsi yanmıştı.
Kerim bana baktığında ona sırıtarak baktım. "Yine aklımı başımdan aldın ve olan patateslere oldu." Dedi Kerim.
Fırın tepsisini tezgaha çıkarttı ve ortada yanmamış olanları bir tabağa aldı masa kurulmamıştı.
"Ben masayı kurayım." Dedim ve tabaklar için dolap kapağını açtım.
"Ben masayı içeriye kurdum." Dedi Kerim.
"Tamam o zaman ben kayganaları alıp geçiyorum." Dedim kaygana tabağını elime aldım ve salona doğru yürümeye başladım.
"Dur bekle." Dedi Kerim ve koşarak yanımdan geçti tabağı masaya koydu. Bende elimdeki tabağı bıraktığımda karşılıklı ayarlamıştı yerlerimizi.
Yanımdaki sandalye ve karşıdaki. Hızlıca sandalyemi çekti Kerim, oturdum.
"Teşekkürler." Dedim ve sandalyemi biraz öne çektim. Kerimde oturduğunda masayı süzdüm ve "Artık yiyebilir miyiz?" Diye sordum.
Kerim sırıttı ve "Tabi hadi başla." Dedi.
Her şeyden tabağıma ikişer tane aldım.
"Eliz yavaş ye boğulacaksın." Dedi Kerim.
'Hayır' anlamında başımı salladım.
"Çok acıkmışım." Dedim ağzım bittiğinde.
"Dün düzgün yemek yiyemedik hatta hiç yemedik." Dedi
Başımı bu sefer 'Evet' anlamında salladım.
"Ama yinede yavaş ye." Dedi Kerim.
Elimle salla işareti yaptım.
Sonunda doyduğumda. "Ellerine sağlık" dedim. "Afiyet olsun sevgilim." Dedi
"Kerim bütün yemekleri sen yapsana? Ben bize tatlı yapayım, sen yemek yap." Dedim
"Güzel teklif." Dedi Kerim.
"Anlaştık." dedim elimi Kerime uzatarak.
"Anlaştık." Dedi elimi tuttu üzerini öptü ve geri oturdu.
"Şimdi buraları toplamalıyız." Dedim ve ayağa kalktım. Kirli tabakları iç içe koydum. Üzerine çatallarımızı ve bardaklarımızıda alıp mutfağa gittim.
İçerden tabak kırılma sesi geldiğinde koşarak oturma odasına koştum.
Kerimi göremediğimde "Kerim nerdesin?" Diye bağırdım.
"Sevgilim buradayım." Dediğinde ses masanın arkasından geliyordu oraya ilerlediğimde yerdeki kırık tabak parçalarını toparlıyordu.
"Kerim ne yapıyorsun elini keseceksin kalk oradan." Dedim.
"Hayır kesmem." Dedi ve eline bi parça daha aldı. "Aa elime battı." Dedi Kerim.
"Ben sana demiştim kalk çabuk." dedim kalkmayınca dizlerimin üstüne oturdum. Kerimin elini elime aldı ama ne kan vardı ne de parça.
"Ya Kerim ödüm koptu bu yapılır mı?" Diye sordum.
"Tatlı telaşın için her şeyi yaparım." Dedi. Bana yaklaşmaya başladığında tabakların hepsini topladım küçük parçaları toplayamayacağım kadar miniklerdi. Parmağımla dokunduğum an elimi keserdi.
"Kalk yerden keser parmağını." dedim ve elimdeki parçaları mutfaktaki çöpe attım.
"Eliz elektrik süpürgesi nerede?" Diye bağırdı Kerim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevdalılar Mahallesi
ChickLit~Sevdalılar Mahallesi Babasız büyüyen ve ailesini yeni tanımaya çalışan çok çevreli kızımız aslında o çok yalnız. Hayat yüzüne gülmemiş. Peki hayatına girenler? Onlar bu kızın yüzünü güldürebilecek mi? Eliz Arslan'ın hikayesine hepiniz hoş geldiniz...