"Kaç yaşındasın?" Diye sordum.
"7 yaşındayım. Şimdi gitmem gerekiyor evde çözmem gereken birkaç problem var." Dedi Elif.
"Elif ben diyorum ki bu günlük problemleri boşver beraber oyun oynayalım." Dedim.
"Bana onların oynadığı gibi. İp atlamak, toplu oyunlar ve kaçmalı zıplamalar oynayacağımızı söyleme." Dedi Elif.
"Onlar eğlenceli oyunlar ama." Dedim.
"Hayır onlar saçma oyunlar ben genellikle santranç gibi mantık oyunları oynarım." Dedi.
"Elif sen çocuksun senin koşman, eğlenmen gerekiyor. Hayat enerjini atman gerekiyor." Dedim.
"Ama yapamam, istesemde olmaz." Dedi.
"Elif bak bunu sana kim söyledi bilmiyorum ama sen çocuksun ve problem çözmeler sana göre değil. Onun yerine ip atlamalı, koşmalı, zıplamalısın sen çocukluğunu yaşamalısın." Dedim.
"Ama beni babam problem yapmaya zorluyor." Dediğinde yüzü düşmüştü. O an geçmişe gittim sanki.
"Eliz ders çalış!"
"Eliz senin dışarda ne işin var!"
"Eliz koşma!"
"Eliz ip mi aldın sen!"
"Eliz zıplama!"
"Eliz annenin yanından ayrıl!"
"Eliz senin mutfakta ne işin var!"
"Eliz odandan çıkman yasak!"
"Eliz o testler bitecek!"
"Eliz o kitabı hemen bitir!""Eliz, Eliz'm" diye bir ses geldi kulağıma yanıma baktığımda Kerim yanımdaydı, Elif yoktu.
"Elif!" Diye bağırdım.
"Elif kim Eliz?" Dedi Kerim.
"Az önce burada bir kız vardı Elif. O nerede gördün mü?" Diye sordum.
"Ne olmuş ona?" Diye sordu Kerim.
"Kerim o çocuğu bulmalıyım." Dedim.
"Tamam gel şu bakkalın kamerasından bakalım." Dedi hızlıca bakkala gittik kameralara baktık. Ben ağacın arkasındaydım. Bi anda geri döndüm ve yere eğildim ama orada kimse yoktu.
Kerim'in bana baktığını hissettiğimde ona döndüm. "Ya geldi benimle konuştu eminim." Dedim.
"Eliz hadi çıkalım." Bakkaldan çıktık. Bi ormanlık alana yürüdük ve bir bank'a oturduk.
"Eliz şimdi bana ne olduğunu anlat." Dedi her şeyi en ince ayrıntısına kadar anlattım. Düşündüklerim hariç.
"Eliz peki sen bu çocuğu nasıl gördün yani niye gördün?" Diye sordu.
"Kerim, babam." Dedim ve düşündüm.
"Sana soruyorum ben kaç yaşından sonra kendimi tanıttım sana?" Diye sordum.
"Sen ortaokul bir deyken tanıdım ben seni." Dedi
"Çünkü ben ilkokul sondayken annem ve babam ayrıldı." Dedim. "Kerim ben babam yüzünden çocukluğumu yaşayamadım! Zıplayamadım, oynayamadım, dışarıda iki dakika nefes alamadım. Siz dışarda top koştururken ben evde ders çalışıyordum! Ya yaşım 4 ken ben çarpım tablomasını ezberledim!" Dedim.
"Eliz" dedi sadece gözlerimin dolduğunu fark ettiğimde, Kerim'e sıkıca sarıldım.
Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladığımda babamın beni dövmeleri, bağrışları, yaşayamadığım hayatım.
"Şşş tamam güzelim, Eliz sakin ol." Dedi beni sakinleştirmek isterken.
"Be-ben, ben-benim" diye hıçkırarak konuşmaya çalıştım. Ama yine beceremedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevdalılar Mahallesi
أدب نسائي~Sevdalılar Mahallesi Babasız büyüyen ve ailesini yeni tanımaya çalışan çok çevreli kızımız aslında o çok yalnız. Hayat yüzüne gülmemiş. Peki hayatına girenler? Onlar bu kızın yüzünü güldürebilecek mi? Eliz Arslan'ın hikayesine hepiniz hoş geldiniz...