HOŞ GELDİNİZ. OY VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM, İYİ OKUMALAR.
Eve gider gitmez uyuyakalmıştım. Sabaha kadar da uyumuştum. Uyanır uyanmaz tişörtü kirlilere atıp duşa girdim. Değişik bir gündü, yaptığımın doğru olmadığını düşünüyordum ama bir yandan da vicdan azabı duymuştum.
Ben tam duştan çıkmışken kapı çaldı. Aceleyle bornozumu giyinip kapıya yöneldim. "Günaydın," dedi Ulaç bornozuma bakarak. "Sanırım müsait olmadığın bir zamanı yakaladım."
"Duş almıştım," dedim gülümseyerek.
Poşeti bana uzattı. "Kıyafetlerini yıkayıp getirdim."
"Ben daha senin tişörtünü yıkamadım. Gelir gelmez onunla uyuyakalmışım."
"Sorun değil, verirsen ben yıkarım."
"Olmaz öyle, kirli kıyafetleri veremem sana. Çok ayıp olur. Hem dün üzerine reçel döktüm yanlışlıkla."
"Gerçekten hiç önemli değil. Ben zaten her deterjanı kullanamıyorum, alerji yapıyor. Sen yıkayıp versen de tekrar yıkamak zorunda kalabilirim."
"Tamam o zaman, bekle getireyim." Sepetten tişörtü alıp ona verdim.
"Kahvaltı yapmış mıydın?"
"Hayır, yeni uyandım aslında."
"İstersen sana kahvaltı hazırlayabilirim. Bana gidebiliriz."
"Oraya gitmemize gerek yok, sen gelsene." Kapıyı sonuna kadar açtım.
"Seni rahatsız etmek istemem."
"Lütfen gir, ben üstümü değiştirip geliyorum."
"Tamam." O içeri girdi ve ben de yukarı çıkıp üzerimi değiştirdim. Tekrar indiğimde masayı hazırlamaya başlamıştı.
"Çok hızlısın," dedim gülerek.
"Aslında uzun zamandır doğru dürüst beslenmiyordum. İyi oldu."
"Neden ki?"
"Bu tür işlere motivem kalmamıştı diyebiliriz."
"Şu baba meselesi mi?"
"Bu konuyu konuşmasak daha iyi olur. Yumurtanı nasıl seversin?"
"Omlet olabilir. Seni kırdıysam özür dilerim."
Göz ucuyla bana bakıp gülümsedi. "Beni kırman mümkün değil, merak etme."
Sanki ben zaten paramparçayım der gibiydi.
Kahvaltıyı hazırlayıp masaya geçtik ve sohbet eşliğinde yemek yerken telefonum çaldı. Annem görüntülü arıyordu. Panikle Ulaç'a döndüm. Ne demek istediğimi hemen anlamıştı. "Sesimi çıkartmam, merak etme."
"Teşekkür ederim." Telefonu açtım. "Anneciğim."
"Kızım, ne yapıyorsun?"
"Kahvaltı yapıyorum, siz ne yapıyorsunuz?" Kısa ve öz bir şekilde sohbet edip telefonu kapattık.
"Bana öyle mahcup bakma," dedi Ulaç. "Endişelenmesi normal."
"Seni burada görseydi hemen kalkıp gelirdi ya da bana bilet alırdı."
"Gerçekten sorun değil."
Kapı çaldı ve Ulaç direkt pencereden baktı. Sanırım bu konularda fazla meraklıydı. Gittim ve kapıyı açtım, kimin geldiğini görünce tekrar suratına kapatmak istiyordum ama ne yazık ki kibar yetiştirilmiştim.
"Yiğit," dedim fısıldayarak.
"Lilya, merhaba."
"Ne işin var burada?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SADECE BENİMSİN (+18)
Teen FictionFarklı karakteri ve takıntılı ruh haliyle ondan kim kaçabilir? Gözüne, tam dişine göre birini kestirdi, alana kadar da durmayacak.