Zihnimde yankılanan sesin şaşkınlığıyla olduğum yerde duraklamıştım. Bunu kesinlikle beklememiştim, şeytanla konuşmaya alışkındım ama bir şeytanın zihnime girmesi... Bu konuşmaktan çok daha farklıydı. Korkutucuydu ve açıkçası o zaman çok gerilmiştim.
Kafamda aynı ses tekrardan yankılanmıştı. 'İlerle Jayla, fazla dikkat çekiyoruz.'
Bana bakan birkaç gözü görünse şeytanın dediğini yapıp o kişilere kibarca gülümsedikten sonra ilerlemeye devam etmiştim. Bir sorun olmadığını anladıklarında herkes kendi işine geri dönmüştü.
'Şimdilik konuşma, sadece malikaneye ilerle ve Auldman Northweast' e beni sor. Geri kalanını halledeceğini umuyorum. Zaten kolyen dikkatlerini çekecektir.'
Aklımdaki onlarca soruya rağmen sadece şeytanın dediğini yaptım. Northweast' lerin malikanesine gidip kapıyı çaldım. Bir kahya kapıyı açıp ne için geldiğimi sormuştu.
"Merhabalar, ben Catherine Ramirez. Bir araştırmacıyım ve Auldman Northweast' e soru sormak için gelmiştim. Kendisi müsait mi?" Ih- kibar olmaya çalışmak sıkıcıydı, ben rahat bir insanım ve yapmacık kibarlıklar çok aptalca.
"Sorup geliyorum, siz içeri geçin." demişti yaşlı kahya beni içeri alırken.
Malikanenin her köşesi adeta para diye bağırıyordu. Etraf yüksek tavanı ve geniş odaları sayesinde ferahtı ama süslü mobilyaları onu daraltıyordu. Kahyanın gelmesini beklerken başka bir adam yanıma gelmişti.
"Siz de kimsiniz?" dedi bana bakarak.
"Merhabalar efendim, ben Catherine Ramirez. Bir araştırmacıyım ve Auldman Northweast' e soru sormak için gelmiştim." dedim yine sahteliğimle.
"Babama ne soracaktınız ki? Ben Preston Northweast, onun oğluyum." dedi adam şüpheli bir sesle.
Babasından bile kötüydü, tabii o zaman bilmiyordum. Aslında o gün bana yardımcı olmadığını söyleyemem. Gençliğinde daha iyi olduğu ortada, yine de kibirli bir züppe.
"Bill Cipher denen bir beyin iblisi hakkında bir şey duyup duymadığını." demiştim. "Siz bir şeyler biliyor musunuz?"
"Bill Cipher..." demişti düşünceli bir şekilde.
"Evet, benim elimde bir defterdeki resmi ve bu kasabanın adı var, bir de boynumdaki kolye." dedim defteri ona uzatıp kolyeyi gösterirken.
"Auldman Northweast, şimdilik meşgul." dedi kahya geri dönerken.
"Oh, o zaman gitmem gerekecek." dedim üzülerek.
"Buna gerek yok, ben yardımcı olabilirim." de Preston hemen. "Bu ismi biliyorum."
"Gerçekten mi?" demiştim heyecanla. "Yardımcı olursanız çok sevinirim."
"Öncelikle bu defter ve o kolyeyi nereden buldunuz?" demişti Preston defteri bana uzatırken.
"Los Angeles' da, evimin yakınlarındaki bir ormanlık alanda tesadüfen denk gelmiştim. Defterin ne işe yarayacağını bilmiyorum ama bu kolye kesinlikle sihirli. Kara büyü ile dolu."
"Sihirli mi?" demişti gülerek. "Peki bunu nereden biliyorsunuz?"
"Sadece bir araştırmacı değilim efendim, aynı zamanda bir cadıyım." demiştim gülerek. "Kara büyücüyüm."
"Demek öyle..." demişti şüpheli bir şekilde. "Bill Cipher... Babam bu üçgene ait şeyler topluyor, gelin göstereyim."
Beni malikanenin içindeki büyük bir odaya götürmüştü. Burada pek çok eşya vardı; duvar halılar, heykeller, yazılar, çizimler, çömlekler... Hepsi üçgenin aynısıydı. Ama heykel yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tuhaflıklar Cenneti ve Tuhaflık Kardeşleri
Fiksi PenggemarKitap iki kısımdan oluşuyor 1-Tuhaflıklar Cenneti (tamamlandı) 2- Tuhaflık Kardeşleri (Henüz başlanmadı) Üç adet şeytan. Üçü birbirinden deli. Üç adet boyut. Üçü birbirinden farklı. Üç adet yırtık. Üçü birbirinden bilinmez. Üç adet kıyamet. Üçü birb...