Tamamen farklı bir konusu olan, daha ağır, psikolojik olarak yazması zor bir kurgu üzerinde çalışıyorken biraz dinlenmek amacıyla bu kurguyu yazdım. Amaç biraz eğlenmek, bolca kafa dağıtmaktı...
Markalar ve isimler tabi ki uydurmadır, iyi okumalar!
***
Mark elindeki dosyaları sımsıkı tutuyordu. Tüm hayatı buna bağlı sayılırdı. Çaldığı ıslıkla resmen mutluluktan seke seke yürüyordu. Bugün dünyanın en mutlu günüydü. Kötü sonuçlar doğurabilecek bir karar vermişti. Ama o, kötü bir kararın belirsizlikten iyi olduğunu bilirdi.
Bardaki kalabalıktan uzaklaşıp suç ortağının yanına gitti. Dikkat çekmeyecek bir yerde buluşmaya karar vermişlerdi. İkisi de riskli bir işin peşinde olduklarını biliyordu ama artık sabırları kalmamıştı. Bu işe girişeceklerdi. Öyle ya da böyle...
Frank onu gördüğünde sırıttı kısaca selamlaştılar. Onun da yüzü gülüyordu. Elbette gülecekti. Yarın tarihi bir an olacaktı. O ucubeden kurtulacaklardı.
"Listeyi araklayabildin mi?" diye sordu Frank. Genç adamın hata yapmayacağını biliyordu. İşin aslı partnerine oldukça güveniyordu.
"Elbette." Elindeki dosyayı gösterdi, "Asistanını oltaya getirmek o kadar da zor olmadı. O herifin tüm gününün planı burada."
Frank elbette ona güveniyordu ama bu işler için bu yetmezdi. Biraz daha stratejiye ihtiyaçları vardı. Kusursuz olması gerekiyordu. Omuzlarını gerdi. "Bana plandan tekrar bahset."
Mark sırıttı. "Art bugün ülkeden ayrılıyor. Türkiye'ye uçacak."
Art. Mark, Art'ın üvey küçük kardeşiydi. Birbirlerinden nefret ederlerdi. Art, Mark'ı asla kardeşi olarak kabul etmemişti, gayri meşru bir çocuk olduğunu hep yüzüne vurmuş onunla ilk tanıştıklarından bu yana kadar ondan ne kadar nefret ettiğini her zaman göstermişti. Mark'ın bunu gösterme hakkı yoktu. Elindeki her şeyi kaybederdi yoksa. İşte bu yüzden ondan hep gizli bir şekilde nefret etmişti. Babası şirketin tek varisinin Art olduğunu açıkladığında bile onu mutlulukla tebrik etmişti. Oysa o an aklında onu boğarak öldürmek geçiyordu. Neyse ki buna kalkışmamıştı. Çok açık bir hata olurdu. Onun yerine hep gizli bir şekilde denemişti bunu.
Art'ı belki de yüzlerce kez öldürmeyi denemişti ama her defasında bu iş suya düşmüştü. Kendini, planlarını, tuttuğu adamları suçlayamazdı... Art'ın yaşam biçimi dünyanın en korkunç şeyiydi ama tuhaf bir şekilde adamı ölümden kurtarıyordu!
Tamam... Belki bunda Art'ın hiçbir suçu yoktu. O şımartılarak büyümüş narsist herifin tekiydi. Hayat şartlarını tek başına bu hale getirmemişti. Dünyanın en zengin iki ebeveyni uzun yıllar boyunca çocuk yapmaya çalışmıştı ve tüm umutları bittiği anda nihayet dünyaya sağlıklı bir oğlan çocuğu getirmişlerdi. Kısmen. Onu korumak için gerçek dünyadan soyutlamış olabilirlerdi, Art'ın kişiliği çevresindeki koruma kafesine göre şekillenmiş olabilirdi... Hiç biri önemli değildi. Her şey bir şekilde düzeltilirdi ama herifin de tuhaf bir kişiliği olduğu doğruydu. Mark bazen düşünürdü: Bu şartlar altında büyümese farklı bir insan olur muydu diye... Cevap elbette hayırdı. Art türünün tek örneğiydi. Dünyada onun gibi bir ruh hastası yoktu ve bir daha da olmayacaktı.
Dünyada aynı anda onun kadar aptal olup zeki olan bir insanı olamazdı. Herifin gerçek dünyayla çok bir bağlantısı yoktu: Bir tane arkadaşı bile yoktu! Mark emindi, o su götürmez bir gerizekalıydı... İşte tam da bu düşüncesini Art'ın mühendis olduğu gerçeği baltalıyordu. Herifin dünyanın çoğu yerinde adı bilinen, ünlü bir isme dönüşen otomobil markası vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TANRI MİSAFİRİ
HumorArt kendisine yapılan suikast girişiminden kurtulur, yine. Çıktığı yeni yolculuğun felaketlerle başlaması, hayatını kökten değiştirecektir. Onu ölümden kurtaran Deniz; çulsuz, piyasada adı mimlenmiş, tuttuğunu koparan bir gazetecidir. Bu ikilinin ko...