DENİZ
Hayatımın en mutlu olduğum dönemlerindeydim.
Kariyerim yükselişte, değer verdiğim arkadaşlarımla mutlu bir hayat, aşk hayatı fevkalade...
Özlemle iç geçirdiğimde karşımdaki adamın sözlerine odaklandım yeniden. Fetih Bey, şu aralar ortaklaşa iş yaptığım bir gazeteciydi. Uzun zamandır ilk kez o da böylesine başarılara imza atınca, bana yemek ısmarlayacağını söylemişti. Ne kadar diretsem de kaçamamıştım.
Saat üç suları, hava gayet iyi, güzel bir yemek, başarı vadeden bir iş toplantısı.
Bir yandan da evde bıraktığım herifi düşünüyordum. Geride küçük çocuğunu bırakan anne gerginliği taşıyordum resmen üstümde. Evi yakmasa bari... Sonuç olarak deneyimlerim bana gösterdi ki, konu Art'sa o evde her şey olabilirdi.
"Önümüzdeki günlerde yine başlıklarla ilgili bir toplantı olacak ama Deniz Hanım işte iş aşkı. Ben önden konuşamadan edemedim... Kusura bakmayın gerçekten yemeğe iş taşımış oldum."
Nazik adamı içine düştüğü gerginlikten kurtarmak benim vazifemdi: "Ay olur mu öyle şey Fetih Bey benim bu konuda bir şikayetim yok. İkimiz de işlerimize çok değer veren insanlarız neticesinde."
Kafasını salladı. Kıpırdandı. "Ben aslında bu başarılarınızdan dolayı size küçük bir hediye almıştım."
Kaldım. Fetih Bey gibi bir iş arkadaşı mı? Allah yüzüme gülüyor resmen. Tabi bu centilmenliği yapmasına hiç gerek yoktu çünkü bu ortak bir başarıydı ve mahcup hissetmiştim. "Niye zahmet ettiniz? Hiç gerek yok böyle şeylere gerçekten!"
Adam çantasından hediyeyi arıyordu. "Olsun! Siz bunu hak ettiniz."
Utanarak şöyle bir yana baktım, cam kenarında oturuyorduk sokağın manzarası karşımdaydı, cama yüzünü yaslamış bir Art'ı gördüm ve geri Fetih Bey'e döndüm.
Sonra durdum.
Bir dakika...
Ne?
Hızla geri yana döndüm. Dışarıdaki masalardan birine oturmuş, sanki hiç görülmüyormuşçasına rahat bir şekilde suratını cama yaslamış bizi kesiyordu.
Burada ne işin var senin be adam?!
"Ah, işte burada." Fetih Bey'in hiçbir şeyden haberi yoktu. Masadaki elimi tuttu ve kendine çekti.
Şokla ona döndüm. Ha... Bir saat. Hediye bir saatti.
Art ayaklandı, koşar adımlarla buraya doğru geliyordu.
Of...
"Merhabalar."
Paldır küldür yanıma yerleşti. Fetih Bey dumura uğramış bir şekilde bakakaldı. Elimiz de havada kalmıştı. Art şöyle bir etrafına bakındı: "Sevgilim! Sen de mi buradaydın, şöyle bir geçiyordum gördüm sizi, uğrayayım dedim."
Hah! Sen İstanbul'da tek başına dışarı bile çıkamıyorsun, buralarda geziyormuş... Haspam. Ufak at da civcivler yesin!
Beni takip ettiğine inanamıyorum...
"Eee, şey Merhaba." Dedi Fetih Bey.
Art hızla uzanıp elimi kaptı. "Ay bu bir hediye mi? Çok güzelmiş ama takamazsınız."
Fetih Bey, tuttuğu elimi bırakmıyordu kendine doğru çekiştirdi. "Evet, Deniz Hanım başarılarından dolayı bunu hak etmişti. Küçük bir hediye sadece."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TANRI MİSAFİRİ
HumorArt kendisine yapılan suikast girişiminden kurtulur, yine. Çıktığı yeni yolculuğun felaketlerle başlaması, hayatını kökten değiştirecektir. Onu ölümden kurtaran Deniz; çulsuz, piyasada adı mimlenmiş, tuttuğunu koparan bir gazetecidir. Bu ikilinin ko...