Evet.... Uzun bir aradan sonra merhaba. iyi okumalar diliyorum!
*
DENİZ
Art yaptığımız anlaşmaya son derece saygı gösteriyordu. Onun bu davranışına alışık değildim doğrusu. Hiç beklemezdim. Ne bileyim... Daha uçarı bir herif olur sanmıştım. Oysa bu konularda son derece oturaklıydı. Neyse ki. Çünkü ikimizden birinin kontrolü elinde tutabilmesine ihtiyacım vardı. Ve görünüşe bakılırsa, benden yana umut yoktu. Gerçekten... Bana ne olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu. Bu Deniz, daha önce hiç karşılaşmadığım bir Deniz'di.
Bu hülyalı halim, kendime gerçekten çok yabancıydı. Sen bu hallere düşecek insan mıydın Deniz? Aptal bir herifin başını böyle döndürmesine nasıl izin verebildin ki? Hayır, hayır... Kafamı iki yana sallayarak hayali düşünce bulutlarını ortadan kaldırmaya çalıştım.
Duyguların yok Deniz. Son yaşanan her şeyi sil. Mantıklı ol biraz. Ölümle burun burunayız, bunu düşün. Evet, buna tutun. Düşünme. Art'ı. Düşünme.
Aramızda olanları düşünme yasağı vermiştim kendime.
Çünkü biliyordum ki düşünürsem gider herifin üstüne atlardım.
Sırıttım. O da benden hoşlanıyormuş.
LAN!
Düşünme Deniz, yok öyle bir şey. Kendine gel be kızım. Aptal... Aptal olmayacağız. Bu süreci çok güzel bir şekilde atlatacağız!
Çünkü odaklanmam gereken mühim bir mesele vardı.
Mühim meseleler demek daha doğrusuydu.
Başımızdaki belalar, Art'ın dedesine ulaşma sorunsalı...
Vs vs vs...
Böyle sürüp gidiyordu. Artık saymayı bırakmıştım. Normalde kafamda 'belalar' adı altında bir liste olurdu. Ama şartlar anormaldi. Listeyi aşalı çok olmuştu.
Şimdi asıl odak noktam eve dönmemiz konusuydu. Art'la yakınlaşmamızın hemen ertesi günü bizim çocuklardan haber gelmişti. Adamlar nihayet evin önünde nöbet tutmayı bırakmıştı. Nihayet özgürdük. Yani... Kısmen. Kısmen özgürdük. Yine de bir iki gün fazladan kalmanın kimseye zararı yoktu. Hem riske atmamış olurduk hem de...
Art'ı öylece dedesine veremezdim.
Biraz gözümün önünde dursundu. Değil mi? İkimizin de bu sakinliğe ihtiyacı vardı.
Kafamda düşünüyordum: Birkaç gün sonra eve dönebilirdik. Yine de eve girerken kılık değiştirme gibi planlarım vardı. Sağlama almak istiyordum. Caner Pak'ın eli kulağında olmalıydı. Art'ın dedesinin yurt dışında çok uzun kalmayacağını söylemişti. Belki yarın, belki yarından da yakın...
İçimde zamana karşı bir kızgınlık vardı.
Art'la karşılaşmamızdan bu yana geçen zaman ne kadar da kısacıktı... Düşününce sanki bir saatmiş gibi geliyordu. Onunla geçirdiğim her anı şöyle bir düşününce... İyice hayal alemine dalıyordum. Yüzümde aptal bir gülümseme oluşuveriyordu.
Yanağımdaki dürtmeyle kendime geldim. Art sırıtarak beni izliyordu. "Yine daldın gittin."
Öksürdüm. Kendime çeki düzen verip omuzlarımı dikleştirdim. Göğsüm yukarıda, alnım dikti!
"Evet, düşünüyordum." Deyip geçiştirdim.
Ama Art'ın bırakmaya niyeti yok gibi duruyordu. "Neyi düşünüyordun öyle dalmış bir halde?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TANRI MİSAFİRİ
HumorArt kendisine yapılan suikast girişiminden kurtulur, yine. Çıktığı yeni yolculuğun felaketlerle başlaması, hayatını kökten değiştirecektir. Onu ölümden kurtaran Deniz; çulsuz, piyasada adı mimlenmiş, tuttuğunu koparan bir gazetecidir. Bu ikilinin ko...