19

22 4 77
                                    



DENİZ


"Başıma bunların geldiğine inanamıyorum."

Biliyorum... Evet, Art her zamanki gibi sızlanmasına kaldığı yerden devam ediyordu. Bense kendime oldukça geniş bir sırt çantası edinmiştim. Süper marketin içinde düşünüyordum.

Bizi birkaç gün hayatta tutması gereken malzemelere ihtiyacım vardı.

Uzanıp İngiliz anahtarı aldım. Bu marketlerdeki aktüel ürünler beni darmaduman ediyordu. Adeta hipnoz oluyordum. Kafamı iki yana salladım: Beni büyülemesine izin vermeyecektim. İngiliz anahtarına ihtiyacımız yoktu.

Malzemeyi geri yerine koydum. Konservelere yöneldim. Evet, konserveler. Yemek yapmaktan hiç anlamazdım, Art'a döndüm. Ufak bir bakışma. Evet, Art'a asla güvenemezdim. İkimizi de zehirlerdi bu salak. Konserve iyiydi. Hazırdan beslenerek hayatta kalacaktık.

Daha önce köy evinde kalmamıştım ama Hakan'ın söylediğine göre uzun, yorucu, vahşi, ıssız, korkunç bir yolculuk bizi bekliyordu. Aynen böyle söylemişti. 'Alt tarafı köy' diye düşünerek kendimi rahatlatmaya çalışıyordum ama şöyle bir gerçek vardı: Dünyanın en güvenli yeri olsa da içinde Art'la ben olduğum sürece orada kıyametin kopacağı bir aşikardı.

Fasulye, bezelye, nohut... Mantıklı. Besinler ve su ihtiyacımızı karşıladık. Başka neye ihtiyacımız olabilirdi?

Art'ın dikkatini akülü oyuncak araba çekmişti. Başından ayrılmıyordu. Omzunu dürtükledim. "Akülü araba bir sike yaramaz Art. Hayatta kalmaya çalışıyoruz, oyun oynamaya değil."

Bana ıslak, yavru köpek bakışları atıyordu şimdi: "Benim tasarladığım arabanın rengiyle aynı Deniz. Yavrularımı çok özledim. Bundan alalım!"

"Hayır."

"Alalım!"

"Almayacağız."

"Alacağız."

"Almayacağız!" diye direttim.

"Almayacağız!"

Kafamı iki yana salladım. "Alacağız!"

Art ellerini çırptı. "Evet işte, alacağız!"

Sersem herifin beni düşürdüğü bu saçma oyuna kaşlarımı çattım.

Onu ensesinden yakaladım ve sürüklemeye başladım. Alkol reyonunun önüne gelmiştik. Hayır, asla. Bir daha Art'la o topa girmeyecektik. Yoluma devam ettim. Tişörtlerin olduğu kısım dikkatimi çekmişti. Bu nasıl bir marketti lan böyle? İçinde her şey vardı. İşte bu yüzden resmen iki saattir marketten çıkamıyorduk. Art'la kendime bir çift tişört aldım. Çantamın içinde kıyafet için ihtiyaçlar vardı onu çantamı aldığım yerden halletmiştim ama olsundu. Fazladan tişörtün ziyanı yoktu.

Sabırsızca nefeslendim. Pekala... İngiliz anahtarını bırakamıyordum. Ona bağlanmıştım resmen. Geri o reyona doğru yürümeye başladım. Anahtarı da aldığımda son derece rahatlamıştım. Şimdi tamamlanmıştık. Her türlü, her koşulda hayatta kalabilirdik!

Bir saatin sonunda kasaya nihayet ulaşabilmiştik.

Art'ı arabayı almamaya ikna edebilmek için manipüle etmiştim. Geldiğimizde iki tane araba alma sözüne karşı hemen kanmıştı safım. Onu dış tehlikelere karşı da eğitmeye karar vermiştim. Herkesin söylediğine bu kadar kolay inanmamalıydı.

Sakız almalıydım, stresimi alacaktı. Uzanıp paketi aldım. O esnada kasadaki kız dünyanın en yavaş hareketleriyle aldıklarımı geçiriyordu. Kafamın yanından Art'ın kafası uzandı.

TANRI MİSAFİRİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin