Davetsiz Misafir

518 38 18
                                    

"O gün ki gördüm seni. Yaktın ah zalim beni."

Büyük babam dan kalma eski plak çalar ile birlikte şarkıya eşlik ediyor ve keyif çayımı içiyordum. Nihayet hayalimi gerçekleştirdim ve işten ayrıldım. Geriye kalan tek sorun bu köy konağını satmak. Eski Osmanlı konakların dan olduğu için kolay kolay satamıyorum. Çayımı tazeleyip elime son zamanlar da merakla okuduğum romanı aldım. Atatürk'ü anlamak. Onu nasıl anlayabilir dim. Sadece asker olarak tanıyordum. Herkes gibi bende sadece Türkiye Cumhuriyeti kurucusu olarak seviyor ve sayıyorum. Bu kitabı okumaya başladığım andan itibaren daha çok merak etmeme sebep oldu. Atatürk değil. Genç subay Mustafa Kemal. Nasıl bir insandı. Düşünceleri neler di.? O zamanlar bu kadar ileri gideceğine inanıyor muydu.? Hiç vazgeçmek istedi mi.? Gerçekten aşık olduğu biri oldu mu.? Veya neden hiç çocuk sahibi olmadı. Çocuğu olmadı mı.? Yoksa kendisi mi istemedi.

"Ne yazık. Bu soruları cevaplayacak bir Mustafa Kemal yok."

Mesela şuan ki durumu görse neler hisseder. Ne düşünür. Bazen ülkenin durumu beni endişelendiriyor. Hemde baya fazlasıyla. Devlet yönetimi, siyaset bunlardan anlamam. Herkes gibi bir fikrim yok. Ama genel olarak duruma bakıldığında , hem yönetim hemde halk gerçekten kendini kaybetmiş durum da. Gençler ona yakışır bir gençlik değil. Aklı başında bir kaçı hariç. Teknoloji ilerledikçe insan türünün beyni küçülüyor. Bu yüzden dir belki de hâlâ bu eski yıpranmış plak çalar'ı atmamış olmam. Teknoloji ye dair kullandığım tek alet cep telefonum. Bana kalsa tuşlu eski bir telefonla idare ederdim. Mesleğim gereği son model bir telefona sahip oldum. İlk başta ilk çıkan dokunmatik telefonlar dan almış ve uzun süre idare etmiştim. En yakın dostum Ali'nin hediyesi olmasa , adını bile bilmediğim marka telefonu asla kullanmam. Sosyal medyadan yoksun biriyim. Sanırım benim zamanım bu değil. Kesinlikle eski zamanlar da doğmuş olmam gerekir di. Yanlış zamanda ,yanlış yerde olmak bu olsa gerek. Ruhum 1920'ler de. Bedenim 2022 de.

"Saat baya geç olmuş''

Yerimden kalkıp , odaya geçtim. Üç katlı eski konak da tek başıma yaşıyorum. Bir haftadan beri. Bazen korkutucu olabiliyor. Bu neden den üst katlara hiç çıkmadım. Yatak odası olarak da eskiden hızmetlilerin kalması için ayarlanmış odada kalıyorum. Evin hiç bir köşesine dokunmadım. Büyük babam , ailesinden kalma bu eve bir çivi dahi çaktırma dı. Aynı kafa yapısına sahip olduğumuzdan olmalı bende değiştirmek istemedim. Belki evin içerisin de değerli eşyalar bile olabilir. Yatağımı açıp yorganın içine girdim. Bu eski yataklar şimdi ki çuvalla para akıttığımız modern yataklar dan daha rahat. Çocukluğum dan beri bu odada uyumayı severim. Rahat ve huzur verici. Önceleri bu odada babamın dadısı Hümeyra anne kalırdı. Onunla uyumak ayrı bir huzur verirdi bana. Yumuşacık tombul yanaklarını okşayarak dalardım uykuya. Bu ev çocukluğumun en büyük kanıtı. Dışarıda ki kaç yaşında olduğunu bilmediğim erik ağacı. Dalların da dedemin benim için yaptığı salıncak. Hâla eskisi gibi duruyor. Buraya ne zaman gelsem dedem den o eski zamanları dinler hayaller kurardım. Atatürk'ün hâlâ genç bir subay iken bu eve geldiğini anlatır dı. Büyüdükçe bu bana uydurma bir hikaye gibi gelmeye başladı. Böyle bir köyde ne işi olurdu Atatürk'ün.

***************
Gece yarısı üst kattan gelen yüksek ses ile korku ile yataktan zıpladım. O kadar korkunç bir sesti ki bir süre yerimden kalkamadım. Yorganı kafama çekip dua etmeye başladım. Korkunun ecele fayda etmeyeceğini düşünerek çıktın yataktan. Tüm ışıkları yakıp , merdivenleri yavaşça tırmandım. Ses gittikçe yaklaşıyor ve korkum da onunla birlikte kat be kat artıyor. Üçüncü kata geldiğim de sesin en son kattan , yani çatı katından geldiğini anlamam uzun sürmedi. Yukarı çıkmadan mutfaktan aldığım , merdaneyi daha fazla sıktım. Yukarı da ki ses bir hırsıza ait olabilir. Gerçi bu köyde böyle olaylar olmaz. Yine de emin olamayız tabi. Çatı katının son basamağında durdum. Kapıyı yavaşça açıp , elim ile düğmeyi bularak ışıkları açtım. Gözlerim kendiliğinden sımsıkı kapanmıştı. Merdaneyi sağa sola savurarak gözlerim kapalı şekilde içeri girdim. Bir el , ellerimi kavradığı anda korkudan çığlık atıp geri kaçmak istedim. Ama beni tutan eller buna izin vermek yerine beni kendine çekip ağzımı kapattı.

2022 de Bir Osmanlı SubayıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin