O kişi

298 24 17
                                    

Yaylanmadan yürü. Yoksa günah bizden gider... Neşeli bir şekilde, içimden şarkıya eşlik ederek , kahvaltı hazırlıyorum. Bir haftayı daha geride bırakmıştık. Murat abim de bildiği için , artık daha rahat hareket edebiliyoruz. İstediğimiz yere gidip , özgürce dolaşıyoruz. Tabi sokakta , insanlar 'Aa bak şu çocuk ne kadar da Mustafa Kemal Atatürk'ün gençliğine benziyor' diyerek resim çekilmek istiyor. Adının Mustafa olduğunu öğrenince de "Adı bile aynı" diyerek kendini kaybedenler de oluyor. Asılan kızları saymıyorum bile. Mustafa ve Ali Fuad ile bir sorunumuz yoktu. Tek amaçları etrafı gezmek ve İstanbul'un yeni halinin keyfini çıkarmak. Ama. İşte ama , en büyük sorun ,dedem di. Osman dede , kendine sulanan kızların resmen içine düşüyor. Hatta birinin numarasını bile aldı. Eve dönüş yolunda da zorla son model bir cep telefonu aldırdı. Kahvaltı sonrası , nasıl kullanacaklar öğreteceğim. Osman almışken diğerleri almazsa olmazdı. Üç tane son model telefon aldım. Hemde en pahalısından. Allah'tan para benim cebimden çıkmıyor. Murat abimin , sonsuz kredi kartını kullanıyoruz. Adam bu yaşına kadar , hiç bu kadar para harcama dı. Kredi kartı borç bildirimi gelince delirecek. Neyse bu benim sorunum değil. Dede , torun aralarında halleder. Arada kalmak istemiyorum. Zaten adam benim sayemde , bu kadar zengin oldunuz , diyerek kasılıp geziyor.

"Hala. Ne olursun al şu dedeni başımdan. Melisa'nın telefon numarasını istiyor. Tanıştır bizi diye tutturdu."

Evet birde bu sorun var. Dün gece , eve döndüğümüzde. Aleyna'nın , arkadaşı Melisa ile bina da karşılaştık. Aleyna'ya gelmiş. Gecenin bir yarısı "Ben diğer torunum da kalacağım" diye tutturmaz mı. Hayır kız bunu Bora sanıyor ve Bora'ya fena halde yanık. Bu zamana kadar Bora hiç yüz vermedi. Şimdi bu gidip kızın kafasını karıştıracak. Sonra al başına belayı.

"Ben konuşurum onunla. Sen şunları masaya götür."

Aleyna'nın eline tabakları tutuşturup , sucuklu yumurtanın altını kapattım. Önce çayları götürüp , tekrar mutfağa dönüp , yumurta tavasını alıp masaya geçtim. Sonunda hazırdık. Mustafa , gazete okuyor , Ali Fuad kitaplıktan bulduğu bir aşk romanına göz atıyor. Ee adamlar kültürlü. Bizimki ne yapıyor dersiniz.? Televizyonda paralı kanalları keşfetmiş. Aleyna'ya açtırmış sanırım. Mankenleri izliyor du. Şuna bak ya. Milletin soyuna bak. Birde benimkine. İnsan bu kadar , kadın düşkünü olabilir mi.?

"Kahvaltı hazır. Gelin hadi. Dede sende o kadar yakından izleme. Gözlerin bozulacak."

"Bunlar neden çıplak."

Çıplak değiller di. Yeni sezon bikini ve mayo tanıtımı. Bu adama bunu şimdi nasıl anlatacağım.

"Bikini. Denize girerken giyiyoruz. Yani çıplak değiller."

Aleyna'nın cevabı ile tüm gözler bize döndü. Hayır kıyafet devrimi yapan bu adamlar değil mi.? Neden her gördüklerinde şaşırıyor ve kızıyorlar anlamıyorum.

"Sende giyiyor musun.?"

Mustafa'nın sorusuna cevap vermeden önce ağzıma bir salatalık atıp , sandalyeye oturdum. Tabi ki giyiyorum. Çıplak girecek halim yok.

"Evet. Çıplak giremem ya."

"Çıplak girmekten bir farkı yok."

Ali Fuad'ın iğneleyeci lafına takılmadan kahvaltımızı yapmaya devam ettik. O daha çok Aleyna'ya laf sokmuş gibi idi. Konuşurken direk onun gözlerine baktı. Ondan sonrası sessiz geçti. Osman beyzade bile sinirlenip televizyonu kapattı. Adam şeytan işi ne varsa hemen öğreniyor ya.

*******************

İkinci bir tartışmanın kıyısından da giydiğim şort yüzünden döndük. Dışarı bu halde çıkamaz mışım. Hayır kendileri karışamadığı için , dedemi üstüme salıyorlar. Üzümcüzadeler'in kızı çıplak geziyor dedirtmem diyor kendileri. Ayrıca bu soğukta donar mışım. En son haklısınız diyip dar kotumu geçirdim ayağıma. Ali Fuad ve Osman bey , Aleyna ile şirketi görmeye gittiler. Çok merak etmiş dede bey. Ben ve Mustafa ise , eski çalıştığım hastaneye ziyarete gidiyoruz. İki gündür yakındığı  tek olay İstanbul trafiği. Neden bu kadar kalabalık diye sorup duruyor.

2022 de Bir Osmanlı SubayıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin