Sarı saçlım mavi gözlüm

341 32 8
                                    

"Şey yaralı olduğunuz için yemelisiniz Paşam"

"Neden sürekli paşam diye sesleniyor sun.?"

Ne diyeyim. Mahmut mu diyeyim.? Osman dedem mezarından gelir hayatıma tebelleş olur. Mustafa Kemal Atatürk'e saygı duymuyorum diye. Adamı görmediğim halde korkusuyla büyüdüm. Bir elli sene daha yaşasa en büyük kabusum olurdu herhalde.

"Demek sen Osman'ın torunusun. Hey gidi beyzade Osman. Çok erken göçmüş."

Ali Fuad Paşa'nın suratına sen ne diyorsun değişik demek isterdim ama diyemiyorum. Onun yerine bakıyorum. Yüz yaş bence çokta erken bir yaş değil. Adamın o zaman tek bir arkadaşı dahi hayatta değilmiş ki. Arkadaşı bırak , arkadaşlarının çocukları bile göçüp gitmiş öteki tarafa. Daha fazla ne kadar yaşar bir insan.

"Çok haklısın Ali Fuad paşam. Çok erken gitti. Adam altıncı karısını kendinden on yıl önce gömdü be.''

Telefonum çalınca kalktım masadan. Sarı saçlım mavi gözlüm nerede dedikçe karşımda diye haykırasım var. Bu kadar yakışıklı birini hayatımda daha önce hiç görmemiştim. Resimler de olduğundan daha yakışıklı. Telefonu arayana bakmadan açıp kulağıma götürdüm. Gelen ses ile gerginliğim arttı. Ben bunu tamamen unuttum. Ali bu hafta sonu ziyaret için gelecek di.

"Tamam görüşürüz."

Telefonu kapatıp tekrar masaya döndüm. Sabah uyandığımda kendi yatağımda açmıştım gözlerimi. Bu olanların rüya olduğunu düşünüp , yataktan kalktım. Salonda ikisini oturmuş sohbet ederken bulduğum an dank etti. Bu bir rüya değil di. Gerçekten geleceğe yolculuk yapmışlar dı..

"Burası neresi.? Hâlâ anlatma dın."

Derin bir nefes aldım. Onları bu duruma nasıl ikna edeceğim.? Ah tabi ya. Ali'nin geçen hafta sonu sıkılmamam için getirdiği diz üstü bilgisayar. Bir haftadır dokunmadım bile. Odam da olması gerekiyor.

"Bekleyin. Hemen geliyorum."

Koşarak odama girdim. Yatağın altında çantasında duruyor du. Onu alıp içeri girdim. Tekrar masaya oturup şarja taktım. Ali'nin gösterdiği gibi açtım. Telefon internetini bağlayıp Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili sayfalara tıkladım. İkisi de bana tuhaf tuhaf bakıyorlar. Cep telefonun dan sonra ki ikinci şok.

"Bu bilgisayar. Diz üstü. Burada sizin ile ilgili bir ton bilgi var paşam. Allah'tan okumayı seven bir insansınız."

Yerinden kalkıp yanıma geldi. Boş sandalyeye oturup ekrana dikti gözlerini. Kendi resimlerini görünce şaşırdı. Gözlerin de bir parıltı oluştu. Heyecanlı bir şekilde Ali Fuad paşaya döndü.

"Türkiye Cumhuriyeti kurucusu. Başardık. Başarmışız Ali Fuad. Biz başardık. Yapmışız."

"Nasıl yani.? Hayallerimiz de ki ülkeyi kurduk mu.?"

Başımla onayladım. Çocuk gibi sevinmişler di. Yüzüm de istemsiz bir tebessüm oluştu. İki genç ve daha yolun başında olan insanların ,gelecekte hayallerinin gerçek olmasının sevinci ve mutluluğu. Bir anda kolları tarafından sarılınca , neredeyse bayılıyorum. Paşam siz bana hep sarılın ya. Ama haber verin ki kendimi kaybetmeyeyim.

"Demokrasi ile yönetilen bir ülke. Bu hayal den ibaretti. Ama gerçek olmuş."

"Aynen öyle. Bunla kalsa iyi. Alfabe devrimi bile yaptınız. Daha neler neler var. Bu millet size minnettar."

Mustafa Kemal yerine oturup bilgisayarı ônüne çekti. Bu adam cidden çok akıllı. Sadece el hareketlerime bakarak ne yapması gerektiğini ôğrendi bile. Zeka dediğin budur işte arkadaş. Zeki insanın hali bir başka oluyor.

2022 de Bir Osmanlı SubayıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin