[8]Yargı

809 119 241
                                    

Hapishanede kalp kırizi geçirip apar topar hastaneye kaldırılan Mehmet Ağa'nın durumu hiç iyi değildi. Son günlerini yaşayan Mehmet'in bütün ailesi başına toplanmıştı. Hastane odasına sığmayan hasımlar ise kapıda ve bahçede bekliyordu. Bir köşede usulca göz yaşı döken Ali'nin aksine gayet dik ve mutlu bir şekilde odada olan Ferman sanki saatleri sayıyordu.

Mehmet Ağa : Ben artık göçüyorum oğıllarım. Halim yamandır. Artık birinize ağalığı vermem gerekir.

Ali : Yerimi allah aşkına baba. Gel seni istanbula götüreyim. Orada iyi ederler belki.

Mehmet Ağa : Allahın taktirine boyun eğmek şarttır Ali ağa. Üzülmeyesan. Siye ananı bacını emanet ediyem. Sahip çıkasan.

Ferman : Peki kim ağa olacak ağam? Kimi uygun görmüşsün?

Mehmet Ağa : İki evladımda yiğittir. Kalenderdir. Emme birini seçmem gerekir biliyem. (Fermana dönerek) Ağa sen olasan oğlım. Konağa bacılarına analarına gardaşına sahip çıkasan. On- Onlar önce Allaha,
s- sonra sana e- emanet...

Son cümlelerine doğru nefesi kesilmeye başlayan Mehmet Ağa'nın gözleri kapanır. Odadan acı dolu feryatlar yükselirken Ferman çaktırmadan sırıtır.
İlk bir hafta içinde cenaze kaldırılıp kuranlar okutulur. Koskoca Vefa aşireti ağasını kaybetmiştir. Ortalık durulmaya başladıkca Ali durumun daha da farkına varır. Mehmet Ağa, ağalığı Ferman'a bırakmıştır. salonda oturup ne yapacağını kara kara düşünürken yanına Ferman gelir. Oturur.

Ferman : (Sırıtarak) Ağan gelmiştir Ali. Ayağa kalmayacakmısan?

Ali : (Sinirle) Gebertirim ulan seni! Sen ağa felan olamassın! Bana da ahkam kesemezsin!

Ferman : Bende bunun için gelmiştim işte. Bilirsin. Ağalığıma göz koyduğunu ve beni düşürmeye çalıştığını biliyorum Ali ağa! Ve buna son vermeye geldim!

Ali : (Gülerek) Nasıl olcakmış o?

Ferman : İşte böyle!

Ferman ayağa kalkarak belinden çıkardığı silahını Ali'nin kafasına dayar. Bu sırada seslere uyanan ev halkı salona doluşur. Bu manzaraya şahit olan Nazlı, Açelya ve Vuslat bağırmaya başlar.

Vuslat : Ne yapıyorsun sen ha! Gardaşınımı vuracahsın Ağa!

Nazlı ve Açelya ağlayarak araya girmek istesede Ferman tetiği çeker korkusuyla çok yaklaşamazlar. Ali hâlâ kıpırdamadan Ferman'ın yüzüne bakıyordur.

Ali : Seni bu güne kadar yaşattığım için kendime lanet olsun!

Ferman : Lanet okuma Ali. Döner dolaşır seni bulur ha. (Güler) Merak etmeyasan. Ailene iyi bakacağam Anan anamdır. Bacın bacımdır. Karın, Karımdır. (Gülümser)

Ali : NE DİYORSUN LAN SEN! NAZLIYA DOKUNURSAN SENİ YOK EDERİM FERMAN!

Ferman : Çok uzamadımı? Hakkını helal et gardaşım. Seni göççüklen az da olsa sevmiştim. (Der ve tetiği çeker.)

Ali : AĞĞĞ!

Ali oturduğu koltukta irkilerek uyanır. Sağ tarafında oturan Nazlı panikle ona döner. Terden sırılsıklam olmuştur.

Nazlı : Ali iyimisin? (Elini alnına koyarak) Ateşinde var. Dedim sana uçağa binmeden önce bir hastaneye gidelim diye! Dikişlerin ya enfeksyon kaptıysa hı?

Ali : Yok. Ben kötü bir kabus gördüm sadece. Hostese seslenirmisin su getirsin.

İki saat önce gelen telefonla birlikte yemeklerini yarıda bırakıp apar topar bilet alarak urfa uçağına yetişmişlerdi.
Mehmet fermanın tutuklandığını öğrenen Ali İstanbul tatilini yarıda bırakma kararı almıştı. Uçağın kalkması ile birlikte bastıran uykusuna yenik düşüp kısaca kestirmek istemişti. Fakat rüyasında gördüğü saçma sapan olaylar neticesinde ter su içinde uyanmıştı. Bir süredir boşluğa bakıp kabusunu düşünürken Nazlı'nın uzattığı su ile birlikte kendine geldi. Bir kaç yudum içip şişeyi kenara bıraktı.

Urfa Ağa'sı (AlNaz)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin