Aralık kalmış tül perdeden içeriye güneş ışıkları giriyordu. Tatlı yaz gününde hafif bir esinti vardı ve perde bir o yana bir bu yana uçuşuyordu. Kırmızı dolap kapağı hafif bir gıcırtı çıkardı. Bu sadece uyumakta olan kızın battaniyesine daha da sıkı sarılmasını sağladı.
Evin sessizliği bile bu ortam birleşince kızın uyanmak gibi bir niyeti yoktu. Alarm çalmasaydı tabii. Telefonu en sevdiği şarkıyı çalarken titreşip duruyordu. Kızın ince uzun parmakları telefonunu aradı ve bulunca da hızlıca kapattı. Kendini biraz zorlayarak yataktan doğruldu. Karşısında duran beyaz aynaya baktı biraz. Uykusu açılsın diye odasında gezdiriyordu gözlerini. Açılmış dolap kapağına baktı. Üzerinde bir takvim vardı ve bugün, 24 Haziran, yani onun doğum günüydü. Bunu fark edince uykusu açılmasa bile yüzüne tatlı bir gülümseme yayıldı. Sonradan gözleri yatağının solunda duran çalışma masasına takıldı. Üstüne bir sürü hediye bırakılmıştı. Genç kızın uykusu o kadar derindi ki ailesi bunları koyarken fark etmemiş olmalıydı. Bu sırada kafasına evin sessizliği takıldı. Doğum günlerinde evdeki herkes koşarak üstüne atlardı onu uyandırmak için. Özellikle abisi. Belki bir süpriz vardır diye düşündü.
Yatakta yeteri kadar oyalandığını fark edince yataktan fırladı. Bu ani hareketi yüzünden biraz başı dönmüş ve kahverengi komidine tutunmak zorunda kalmıştı. Ardından sessizliği bozmamak adına yavaş yavaş banyoya ilerledi.
Evin sessizliği şimdi onu büsbütün rahatsız ediyordu. Yine de aklına gelen tek ihtimal ona şaka yapmalarıydı. Dişlerini fırçalarken ve ya yüzünü yıkarken tek düşündüğü şey buydu. Banyoda işi bitince yavaş adımlarla üst kattaki koridoru geçti ve demir merdivenlerden aşağıya inmeye başladı.
Ailesinin salonda olduğunu tahmin ediyordu. Bu yüzden salona ilerledi. Salon alt kattaki koridorun en sonundaydı. Annesi kalabalık şeylerden haz etmezdi bu yüzden sadece gerektiği kadar eşyaları vardı. Tüm salonu kaplayan gri L koltuk, üzerinde beyaz kahverengi çiçeklerle süslü yastıklar karşısında bir televizyon ve salonun ortasında duran bir masa. Üzerinde annesi ne kadar söylenirse söylensin babasının ve ya abisinin unuttuğu tam sönmemiş sigara izmariti bulunurdu. Salona ferahlık katması için de beyaz bir halı. Ama bugün bu halının üstü acı bir kırmızıyla süslenmişti.
Kız çocukça bir gülümseme salona girmişti. Görmek istediği manzara ailesinin ona hazırladığı süpriz doğum günü partisiydi, cesetler değil. Kan kokusunu almak istemiyordu, çikolata ve ya şeker kokusu doldurmalıydı bugün evi. Tüm bu isteklerine rağmen hayatın ona sunduğu şey parçalanmış ailesiydi. Annesi koltuğun üzerinde yüzü tavana dönük yatıyordu. Göğsünde kocaman bir boşluk vardı. Babası annesinin hemen yanında yerdeydi, yüzü parçalarına ayrılmıştı ve son anında bile karısının elini tutuyordu. Abisi... Halının üzerindeydi lakin vücudunun bir kısmı kayıptı. Salon tamamen kan doluydu ve her yere kan sıçramıştı.
Bu manzara karşısında kızın vücudu kaskatı kesilmişti. Titriyordu. Bacakları artık onu taşıyamadıkları için dizlerinin üstüne düştü. Karşısında ki manzara midesini bulandırıyor, aklını karıştırıyordu. O iğrenç kan kokusu... Kalbi yerinden çıkacak gibiydi. Korkuyordu. Hem de çok korkuyordu. Mavi gözleri kocaman açılmıştı ve yanıyorlardı. Ağlıyordu belki de. Şu an her şey onun için bitmişti. Nefes alamıyordu. İğrenç hissediyordu. Göğsü daha önce hiç tatmadığı bir acıyla dolmuştu. Vücudu kasılıyordu. Bacakları onu taşıyamadığı için dizlerinin üstüne çökmüştü. Çığlık atmak istedi. Kendini parçalana kadar boğazı yırtılana kadar bağırmak ve ağlamak istiyordu. Ama ona engel olan bir şey vardı. Hayır bir şey değil biri.
"Lütfen... Sakin ol ve korkma." Uzun parmaklar ağzını kapatırken meleksi bir ses konuşmuştu. Kafası o kadar karışıktı ki sesin sahibi kişi yanına ne zaman gelmişti bilmiyordu. Hatta belki o kişi yanında bile değildi çünkü ses ona çok uzaklardan geliyordu. Gözlerinde birikmiş yaşlar görüşünü bulanıklaştırıyordu. Üstüne garip bir ağırlık çökmeye başlamıştı. Bu onu daha çok korkuttu. Hayır böyle basitçe teslim olamam hayır.
"Dinlenmelisin... Sonrasında daha da güçlü olacaksın. Savaşmak için ihtiyacın olan şey güç. Ama şimdi dinlen." Tekrar konuştu meleksi ses. Gözleri kararmadan önce duyduğu son şeylerdi bunlar. Ama gördüğü son şey duvarda hareket eden bir takım harflerdi. Ne olduklarını anlamadan gözleri kapandı ve kendini uykuya teslim etti.Umarım beğenirsiniz yorum ve oylarınızı bekliyorum <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhun Bedeli
FantastikVücudu kaskatı kesilmişti. Titriyordu. Bacakları artık onu taşıyamadıkları için dizlerinin üstüne düştü. Karşısında ki manzara midesini bulandırıyor, aklını karıştırıyordu. Kalbi yerinden çıkacak gibiydi. İğrenç hissediyordu. Göğsü daha önce hiç tat...