"Alnıma değdirmeden sürer misin şunu Ji?"
"Ne yapayim saçın çoksa? Sana dedim bu işlerden anlamıyorun ben diye."
Elimdeki ucu siyah boyalı fırçayı hemen önümde oturmuş sevgilimin saçlarına sürüyordum. Sabahın köründe arayıp, kampa gitmeden önce saçlarını siyaha boyamak istediğini söylemişti. Başta bu dediğine karşı çıksam da Hyunjin'in inadı keçi inadından beter olduğundan şu an evinde, bacaklarım arasında oturmuş bedenin saçlarını düzgünce boyamaya çalışıyordum.
"Ya bundan basit şey mi var? Bahane arıyosun hâlâ!" dedi telefonumu tuttuğu elini havada sallayarak. "Changbin 5 gibi çıkarız diyor 2 saat var, hızlı ol."
"Sarı sarı duruyodun işte nerden çıktı anlamıyorum." diye yakındım. Kötü olacağını elbette düşünmüyordum aksine çok yakışacağından adımın Jisung olduğu kadar emindim.
Az kalan boyayı da iyice yedirip, fırçayı plastik kabın içine bıraktım. Bedenimi biraz geri çekerek görmediğim bir yer kaldı mı diye kontrol ettim. İyi görünüyordu.
Hyunjin başını yan çevirip "Bitti mi?" diye sordu. Kafamı aşağı yukarı salladım. "40 dakika durmana gerek yok bence yarım saat yeter buna."
Telefonun ön kamerasını açıp saçlarına baktığı süreçte ben de yerimden ayaklanıp elimdeki eldivenleri çıkardım. Kabın içine tıkıştırdığım eldivenler ardından atılması gerekenleri atmak için mutfağa yöneldim.
"Jisung sol üst taraf olmamış sanki!" Arkamdan yükselen ses gözlerimi devirmeme sebep oldu.
Ben de yüksek tutmaya çalıştığım ses tonumla bağırdım. "Kafanı boya kovasına sokup çıkarmak daha mantıklı bi fikirdi!"
Hyunjin'in beni taklit ettiği çıkardığı seslerden belli oldurken sırıtmadan edemedim. Ne zaman gıcık olsa söylediğim şeyleri kendi kendine garip bir şekilde tekrar ediyor sonra da gözlerini deviriyordu.
Çöpleri attıktan sonra dış kapının açılıp kapanma sesi doldurdu kulaklarımı. Muhtemelen Chan hyung gelmişti. Ama kulaklarımın aşina olduğu ses tek gelmediğinin habercisiydi.
"Hani Jisung nerde? Kandırdın mı beni?"
Mutfak kapısından kafamı uzatarak dış kapıya baktım. Lix kollarını çaprazlamış bir şekilde Chan hyunga bakıyordu.
"Ya neden kandırayim seni içerdedir. Bak ayakkabıları burda." dedi köşede duran ayakkabılarımı işaret ederek.
Felix'in anlattığına göre aralarında bir yakınlık yaşanmıştı ama detay vermediği için ne düzeyde olduğunu bilmiyordum. Tek bildiğim Felix'in Chan'ın sevgilisi olduğunu düşünmesiydi. Bunu da nerden duyduğunu söylememişti ama ne desem inandıramıyordum. Bu yüzden boşvermeyi tercih ettim.
"Siz niye burdasınız?" Koridorun başında beliren Hyunjin önce, hâlâ kapının önünde dikilen arkadaşlarımıza sonra da bana baktı. "Çöp atmak bir saat mi sürüyor Jisung? Bak sol tarafa," kafasını sola çevirerek parmağıyla bahsettiği yeri gösterdi. Tamamen kuruntu yapıyordu. "Görüyor musun?"
Felix'in bakışlarıyla beraber adımları da bana yöneldiğinde onu es geçip sevgilime döndüm. "Gidip aynada bakar mısın şuna simsiyah duruyor işte."
Bu sırada Chan anahtarı duvardaki askılığa asıp az önce Hyunjin'in sorusuna cevap vermişti. "Evime gelirken sana mı soracağım? Kara böcek gibi olmuşsun zaten kaybol gözümün önünden."
Chan hyung odasına yöneldiğinde Hyunjin büyüyen gözleriyle bana baktı. "Kulaklarıma da mı sürdün yoksa?"
"Gayet iyi duruyor Hyunjin, bana güven." Felix'in gülerek Hyunjin'e yaklaşması biraz da olsa rahatlatmıştı. Kulaklarındaki boyaları fark etmediği için mutluydum ama bu ne kadar sürer bilmiyordum. Derin bir nefes verip salona doğru yürüyen ikilinin peşinden gittim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
guard you
Hayran Kurgujisung şans eseri gittiği markette çalışan kasiyere aşık olmuştu. - [minbin] #1 hyunsung #1 minbin tamamlandı.