zili duyduğu gibi herkesten önce sınıftan çıkıp alt kata indi. merdivenin başındaki sınıfa girip etrafına baktı. sınıfın yarısı boşalmıştı ve diğerleri de çıkıyordu. aradığını bulduğunda onun yanına koştu. elindeki paketinden çıkarmakta olduğu hapı ve paketini elinden kapıp ondan uzaklaştı.
"hey! ne yapıyorsun?"
"ölmene engel oluyorum. "
yoongi ilaçlarını geri almak için ayağa fırladığında başının taklalar attığını hissetti, yere düşmek üzereyken sıraya tutundu, ayakta kalmaya çalıştı. sınıftaki herkesin ona baktığını gördüğünde hızla yerine geri oturup başını öne eğip avuçlarıyla yüzünü kapatarak dirseklerini kemik bacaklarına yasladı. seokjin etraftaki öğrencilere baktı. sesini yükselterek konuştu.
"ne bakıyorsunuz? gidecek eviniz mi yok?"
onun çıkışmasıyla herkes hızla toparlanıp sınıftan çıktı. birkaç dakika içerisinde sınıf boşaldığında yoongi tekrar yükseldi. pürüzlü sesiyle bağırdı.
"ver onları!"
"insanlardan korkuyor musun?"
"sana onları ver dedim!"
"onların sana bakması seni korkuttu mu? "
"ÇENENİ KAPAT VE O İLAÇLARI BANA VER SEOKJİN!"
"YOONGİ!"
duyduğu sert ve yüksek sesle irkildi, birkaç adım geri sendeledi. korkutucuydu. zaten var olan titremesi artıyordu.
"ilaç içmeyeceksin yoongi! "
ayakta duramadığını fark ettiğinde sırasına geri oturdu. seokjin iç çekti. yanına geldi, yere çöküp yüzünü görüş alanına soktu.
"neden titriyorsun?"
"senin yüzünden."
"ne yaptım?"
"ilaçlarımı vermiyorsun."
çattığı kaşlarını özgür bıraktı, şaşkınlığının dudaklarını aralamasına izin verdi. bazı düğümleri çözdü zihninde, sanki yüzüne bakacakmış gibi yüz ifadesini düzeltip konuştu.
"yoongi, bağımlı mısın sen?"
sesi sakin ve endişeliydi bu sefer. tabii yoongi bunu hissetmemişti. titrek bir nefes aldı, birkaç saniye tuttuktan sonra geri bıraktı.
"ver onları. derse girmem gerekiyor."
başını öne eğdi. kendine birkaç saniye tanıdı, düşüncelerini toparladı, bir sıraya dizmeyi denedi yoksa kafayı yiyecekti. sıkıntılı bir nefes bıraktı havaya.
"tamam, vereceğim. sadece bu seferlik."
çocuğun gözleri parladı, gülümsedi. seokjin cebine koyduğu paketi alıp ona verdi. yoongi heyecandan iyice artan ve artık ciddi bir boyuta gelen titremesine engel olmaya çalışarak paketten çıkardığı üç hapı su yardımıyla yuttu. daha sonra ellerini yumruk yapıp gözlerini kapattı sıkıca. çok titriyordu.
"yoongi... izin ver sana yardım edeyim. iyi edeyim seni."
hüzünle aldığı nefesi sinirle soludu küçük olan.
"neden beni rahat bırakmıyorsun?"
"sana yardım etmek istiyorum."
"yardıma ihtiyacım yok."
"yalvarırım, yapma bunu kendine. daha güzel ve iyi bir hayat yaşamak varken neden bu yolu seçiyorsun?"
başını iki yana salladı. daha az titriyordu artık. morarmış yaralı ellerini saçlarına geçirdi, çekiştirdi sertçe.
"başka bir seçeneğim yok."
saçlarına kenetlenen soğuk ince parmaklarını nazik bir biçimde saçlarından uzaklaştırdı diğerinin sıcak parmakları.
sonra o huzur dolu sesi duydu yeniden.
"var yoongi, var. kurtulabilirsin. hem bu bağımlılık, hem bu kendine zarar verme halin, hem anksiyete, hem de belki bilmediğim şeyler... geçebilir yoongi. hep bir umut vardır. bak, yaşıyorsun, bundan daha büyük bir umut kaynağı olabilir mi? ben seni kurtarmak istiyorum, seni kurtarmam için senin de kurtulmak istemen gerek. lütfen."
ᰔᩚ
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bahar gözlerindeki yağmurlar, yoonjin.
Fanfic[beni kendinden kurtar by perdenin ardındakiler] yoongi'nin tüm bunlardan kurtulmak için haplara ve jiletlere ihtiyacı vardı. !trigger warning √