on üç

136 19 8
                                    

sabah jeongguk onlar için bir kahvaltı hazırlamış, yoongi seokjin'in ısrarlarıyla masaya gelmiş ve bir şeyler yemeyi denemişti ama başarılı olamayınca ısrar edememişlerdi. yaklaşık bir saattir yoongi'nin moralini yüksek tutmak için espriler yapıyor, eğlenceli anılarını anlatıyorlardı. şimdi ise kapıya yumruklar iniyordu. yoongi oturduğu sandalyede küçülebildiği kadar küçülmüştü. titriyordu. seokjin kapıya koştu telaşla. delikten baktığında gördüğü görüntüyle korkuya kapıldı. masanın üzerinden telefonunu alıp polisin numarasını tuşladı. bir süre bekledikten sonra konuştu.

"alo? kapımıza birisi dayandı. *** caddesi..."

yoongi babasının sesini duyuyordu. o adam babası mıydı bilmiyordu ama onun sesini duyuyordu. ayağa kalktı. seokjin telefonu kapattığında ona yaklaştı. onu fark ettiğinde yüz ifadesi değişti büyüğünün.

"yoongi? iyi misin? korktun mu?"

kollarından destekledi çocuğu.

"o... babam."

"ne?"

çocuk ağlamaya başladı. seokjin onu kendine çekip sarıldı sıkıca.

"tamam, korkma. polis gelecek tamam mı? gelmesi iyi bile oldu, şikayette bulunuruz polise."

yoongi rahatlamamıştı. çok korkuyordu. ya polis gelene kadar içeri girseydi? onu gerçekten öldürürdü. seokjin'e de zarar verirdi.

"sakin ol yoongi. gel otur şuraya."

seokjin küçüğünü itekleyerek az önce kalktığı sandalyeye oturmasını sağladı. önünde çöktü, elini tuttu.

"bir şey yapamaz. sakin ol. yok bir şey."

gerçekten çok korkuyordu. bayılacak gibi hissediyordu. zihni uyuşmuştu.

"yoongi? beni duyuyor musun?

çocuk başını salladı titreyerek. birkaç saniye sonra siren sesleri gelmişti sokağın başından. biraz sonra ise bazı bağırışmalar. polisler adamı tutup kapıyı çalmışlardı.  seokjin tereddütle kapıyı açmış, önce yoongi'ye seslenen adamı tutan polislerle, sonra o adamla göz göze gelmişti.

"beyefendi, yoongi kim?"

"oğlu, içeride. ama iyi değil şu an."

"onu görebilir miyim?"

kapının yanında boşta duran adam konuşmuştı. seokjin emin olamayarak kapıdan çekilip eliyle mutfağı işaret etti. adam hızlı hareketlerle önce eve, sonra mutfağa girerek çocuğun yanına gelerek önüne çöktüğünde seokjin tekrar kapıya döndü.

"yoongi'yi ver! memur bey! bu adam benden oğlumu çaldı!"

"senden oğlunu çalmadım! onu öldüresiye dövüp tecavüz ettiğin için onu senden koruyorum!"

söyledikleriyle adamların ifadesi değişmişti. yerlerinde donup kalmış, adamı tutan kollarını sıkılaştırmışlardı. seokjin sinirlenmeye başlamıştı.

"yalan söylüyor! oğlumu benden almak için söylüyor!"

"vücudundaki yaralar, çürükler de mi yalan? yemesine izin vermediğin, yerse döveceğini söylediği için korkudan yiyemiyor olması, yeyince kusuyor olması da mı yalan? hangi biri yalan?"

sesini çok yükseltmişti. kaldırımda yürüyen insanlar durmuş onu dinliyorlardı. polislerden biri adama kelepçe takmıştı. jeongguk gelip kriz geçiren arkadaşını tutmaya çalışıyordu. seokjin fark etmeden onun da canını acıtıyordu. adam çırpınıp eve doğru bağırmaya başladı.

"yoongi! oğlum, gel hadi eve gidelim! bu sapkına bırakmayacağım onu! söylediklerinin hiçbirini yapmadım! hepsini uydurmuş! bunların sözüne mi inanacaksınız? erkek sikiyor bunlar! günahkar ucubeler!"

"BİZ MİYİZ GÜNAHKAR?"

titriyordu. boynundaki damarlar belirginleşmiş, yüzü kıpkırmızı olmuştu. parmağını adama doğru kaldırdı. jeongguk'un elinden kurtulmaya çalışırken tükürerek bağırdı.

"SEN ONA YILLARCA PSİKOLOJİK VE FİZİKSEL ŞİDDET UYGULARKEN, ACI ÇEKTİRİRKEN, TECAVÜZ  EDERKEN, GÖZLERİNİN ÖNÜNDE ANNESİNİ ÖLDÜRÜRKEN SEVAP MI İŞLEDİN? BİZ BİRİLERİNİ SEVİYORUZ DİYE GÜNAHKAR MI OLUYORUZ? OROSPU ÇOCUĞU!"

"hyung sakin ol."

"annesini öldürdün onu da mı öldürecektin? insanlardan korkuyor senin yüzünden! kendini kesiyor işkence ediyor kendine! iğrenç olduğunu düşünüyor! sürekli yüksek doz ilaç alıyor ölmeye çalışıyor! ben nasıl toparlayacağım şimdi onu? ne yapacağım..."

ᰔᩚ

bahar gözlerindeki yağmurlar, yoonjin. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin