bileğindeki sızıyla gözlerini açtı. etrafına bakındı. hastanedeydi yine,yine ve de yine. bu sefer yalnızdı odada. hareketlendiğinde dönen başına aldırmadan ayağa kalktı, kolundaki serumla göz göze geldi. önce iğneyi çıkarmayı düşünse de vazgeçti, serumun askısını sürükleyerek odadan çıktı. koridordaki ışık gözlerini acıtırken koridorun önce başına ardından sonuna baktı. kimseyi göremeyince sol tarafa döndü ve yürümeye başladı. birkaç adımdan sonra adının seslenildiğini duymasıyla arkasına baktı. ona doğru gelen seokjin'i ve arkasından koşan hemşireleri gördü. seokjin onun yanına geldiğinde yoongi'yi az önce çıktığı odaya sokup hemşirelerin gelmemesi için kapıyı kapattı. sıkıca sarıldı küçüğüne. kollarının arasına hapsetti bedenini. gözyaşları onları ıslatırken öptü saçlarını. yoongi şaşkınlık içinde gözlerini sonuna kadar açmış eli ayağına dolaşan ona bakıyordu.
"yoongi... "
çocuk şaşkınlığını üzerinden atarak kendini biraz geriye çekip büyüğünün yüzüne baktı.
"neden ağlıyorsun?"
"öldüğünü sandım."
çocuk ellerini onun yüzüne çıkarıp yanaklarına yasladı. gözyaşlarını sildi parmaklarıyla.
"ölmedim... ben... buradayım. bak, yaşıyorum... "
daha çok hıçkırmaya başlayan çocuğun boynuna sarıldı parmak ucunda yükselerek. saçlarını okşadı sakinleşmesi için. yüzünü boyun girintisine yasladı. birkaç dakika sonra ağlaması hafiflemeye başladığında avuç içlerini tekrar yanaklarına koydu, anlını anlına yasladı. gözlerini kapattı.
"bak bana, iyiyim ben. ağlama daha fazla."
ağlaması yerini derin nefeslere bıraktığında başını kaldırıp elini duvara yaslayarak ona doğru eğilmiş olan çocuğun alnından öptü yoongi. büyük olan gözlerini açıp hasret kaldığı yüzü inceledi, içinde öldüğü yıldız gözlere baktı. ellerini beline koyup kendine çekti çocuğu. başını omzuna koydu, boynuna dudaklarını bastırdı.
"nasıl yeni ölümden dönmemişsin gibi güzel olabiliyorsun böyle?"
kokusunu içine çekti, gülümsedi.
"nasıl saatler önce ölmeye çalışmamışsın gibi, yağmurlar yağmamış gibi içi gülüyor o bahar gözlerinin?"
gülümsedi çocuk kırgınlıkla.
"sen buradasın diyedir."
dakikalar boyu öyle durduktan sonra beline sarılan ellerini çekmeden ondan biraz uzaklaştı zorlukla. çocuğun gözlerini zorlukla açık tuttuğunu gördüğünde arkasındaki yatağa baktı. yatağı göstererek konuştu.
"biraz uyumak ister misin?"
çocuk istekle başını salladığında güldü. yürümesine yardım ederek yatağa yatmasını sağladı. üzerini güzelce örtüp saçlarını okşamaya başladı. birkaç dakika sonra uyuduğundan emin olduğunda başına bir öpücük kondurdu. yataktan kalkıp duvara dayalı olan sandalyelerden birini yatağa yaklaştırıp oturdu. dirseğini sandalyenin koluna yaslayıp avcunu çenesinin altına yerleştirdi. diğer elini sargılı olan elin üzerine koydu. çocuğu izlemeye başladı.
birkaç ay öncesine gitti aniden. yoongi o kadar gelişmişti ki... sokağa çıkmaktan korkarken, dışarıda parmağının ucunu bile açamazken artık kısa kollu değilse bile normal kıyafetler giyebiliyor, her yerini saklamaya çalışmıyordu, dışarıda o kadar gergin hissetmiyordu. krizleri haricinde uyuşturucuyu ve hapları büyük ölçüde azaltmıştı. tek değişmeyen kendine zarar vermesiydi ama isteyerek yapmıyordu. biliyordu, bir şey ona zorunda hissettiriyordu. birinin ona yapmasını söylediğinden bahsetmişti. cesaret edip bu konuyu açmıştı ama tek öğrendiği şey hiçbir şey öğrenemediğiydi.
tahminince o diğer yoongi idi. yoongi'den nefret eden, ölümünü gözleyen, ona asla acımayan yoongi. gerçek yoongi ise kendine kıyamazdı, canı tatlıydı. öbürü gibi kaçış yolu aramazdı, güçlüydü. çok büyümüştü.
gelişen ve büyüyen bir diğer şeyse duygularıydı seokjin'in. yoongi'ye karşı olan duyguları. ona karşı hisleri. başta sadece ona yardım etmek isteyen tanımadığı biriyken arkadaşı, daha sonra çok yakın arkadaşı olmuştu. şimdi ise kesinlikle sadece arkadaş değillerdi. kimse buna bir isim koyma çabasına girmemişti ama farkındaydı ikisi de. ikisi de aralarındaki çekimin, birbirlerine olan duygularının farkındaydı ama ses etmiyorlardı. seokjin bunu bir kalıba sokmak istemiyordu yoongi ise bu işlerde çok yeniydi, ne yapması gerektiğini bilmiyordu. tek yaptığı içinden geldiği gibi davranmak ve kendini seokjin'e bırakmaktı. onunla yakın olmayı seviyor, beline sarılmasına izin veriyor, onu sakinleştirmek için alnını alnına dayamasından çok hoşlanıyordu. sürekli elini tutmasını, saçlarını okşamasını istiyordu büyüğünün. onun yanında değer gören bir çocuk gibi hissediyordu. istediğini yapabilirdi ve kimse onu yargılamazdı.
onu iyileştiren şey de buydu.
ᰔᩚ
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bahar gözlerindeki yağmurlar, yoonjin.
Fiksi Penggemar[beni kendinden kurtar by perdenin ardındakiler] yoongi'nin tüm bunlardan kurtulmak için haplara ve jiletlere ihtiyacı vardı. !trigger warning √