özel bölüm

1K 74 187
                                    

berk'in klinikten sonra ne yaptığını az çok tahmin ediyorsunuzdur diye düşünüyorum... özel bölüme hoş geldiniz :') iyi okumalar 🖤

berk, içinden bir türlü atamadığı o kırgınlıkla mezar taşına baktı. kırgındı. kızın elinin, parmaklarının arasından kayıp gitmesine o kadar kırgındı ki... her gece ağlıyordu. arkadaşı ömer'e ben iyiyim dese de değildi. 

karaoke yaptıkları eğlence yerine gidiyordu. bir kere denemişti, aynı şarkıyı söylemeyi ancak başaramamıştı. öylesine büyük ve güçlü bir ağlama isteğiyle dolup taşmıştı ki içi, kendisini zor atmıştı dışarıya. 

daha sonra tenha bir köşe bulmuş, saatlerce ağlamıştı. yüreğinin ortasındaki o boşluk kapanmıyor, yara iyileşmiyordu. eksikti, bir türlü tamamlanamıyordu ve artık tamamlanmanın ne olduğunu bile unutmuş bir durumdaydı.

nasıl iyileşecekti? aybikesi ona çok uzakken, elini tutamazken, yaralarını saramazken nasıl gülecekti? nasıl alışacaktı? 

küçük bir çocuk gibi omzunu silkti. "alışmak istemiyorum ki..." dedi üzüntüyle. parmaklarını, sevdiği kızın mezar taşında usulca gezdirdi. çok soğuktu. oysa aybike, üşürdü soğukta. parmak uçları donar, burnu kızarır ve titrerdi. çaresizce sordu, berk. 

"bu taş çok soğuk... üşümüyorsun, değil mi?" ilk defa aybike'den cevap alamamak bu kadar yakmıştı canını. bazı zamanlar kıza o kadar sinirlenirdi ki hiç konuşmasın, cevap vermesin isterdi. oysa ne kadar aptalmışım.

kendi kendine gülümsedi. aybike'nin o gece hırsla attığı deri ceketini çıkarttı. aklına gelen anılarla bir süre öylece durdu. deri ceketi aynıydı, dışarıda kar yağıyordu ve hava soğuktu. ama bir şey eksikti... aybike, neden yanında değildi?

oysa çok isterdi. eğer geriye dönme şansı olsa, asla görmezdi o ses kaydını. kapatırdı gözlerini, susardı. yanardı. kıza yanardı, saçlarının arasında kavrulurdu da tek kelime etmezdi. 

çıkarttığı ceketini, kızın mezar taşının üstüne örttü. biraz bekledi. öylece duruyordu ceket. oysa kız olsa, hırsla yere atardı.

"biliyor musun," diyerek giriş yaptı söze. vücudu titremeye başlamıştı, ancak içindeki yangından kimsenin haberi yoktu. elini kızın toprağının üstünde gezdirdi. hiçbir zaman birlikte uyuyamamışlardı. berk sarılamamış, kızın uyuyan başını göğsüne yaslayamamıştı. uyurken doya doya izleyememişti. 

çok istemişti ama bir gün onunla birlikte uyumayı, kızın uyanmamasını ve doya doya izleyebilmeyi. 

"a-ama... ama ben böyle istemedim ki." yutkunamadı. boğazına oturan yumru canını yeniden yaktı. hiç gitmiyordu ki... sürekli oğlanla birlikteydi. ne zaman ağlamak, konuşmak, rahatlamak istese bir sorun çıkarıyordu. canını yakıyor, mutsuzluğa sürüklüyordu.

kızın mezarının yanına uzandı. üstüne kar yağıyordu, ama umurunda bile değildi. tek istediği kızın üşümemesiydi. toprağına düşen karları engellemeye çalışırken gözlerinin dolduğunu hissetti. "ömer bana senin aydınlığa çıkmaya başladığın her gün, aybike'nin ışıkları artmaya başlar dedi." 

gözlerinden akan yaşları engelleme gereği duymadı. "oraları karanlık bıraktığım için özür dilerim çiçeğim, ben aydınlığa çıkamıyorum." utançla toprağa gömdü yüzünü. bunu bile becerememiş miydi? sevdiği kız kurtulamamıştı, onu geri döndürememişti. onu affetmemişti, zarar gelmeden affedememişti. 

şimdi de karanlıklar içerisinde kalmasına neden oluyordu. "özür dilerim..." dedi, dudağını büzerek. "ama yapamıyorum. sen... sen, çiçek gibisin. benim çiçeğimsin. oysa en kötü şartlarda bile bir mucize yaratıp açmaz mı çiçekler? neden gelmiyorsun..."

gelemeyeceğini biliyordu, gelemeyeceğinin farkındaydı. 

hiçbir farkındalık, berk'i bu kadar çaresiz bırakmamıştı.

"odam karanlıkken gözlerimi kapatıyorum. sanki sen gelecekmişsin, o karanlığı birlikte aydınlatacakmışız gibi hissediyorum. çünkü senin ela gözlerin, güneş'in aydınlığına bedeldi." 

o gece kızın saçını okşadığı gibi narince okşadı toprağı. "saçını kimse okşamadığı için üzülme, tamam mı? b-" devamını getiremedi. daha da şiddetlendi ağlaması. dudakları titredi, yaşadıkları her şey gözlerinin önünden bir film şeridi gibi aktı geçti. 

kırgınca aybike eren yazısına baktı. 

"ben toprağını sanki senin saçınmışçasına okşuyorum, canımın en derini, en özeli. tek özeli." kız, iyice zayıflamış bedenine kollarını sarıyormuş gibi toprağa sıkıca sarıldı. hiçbir his, hiçbir sarılış bunun önüne geçemezdi. 

aybikesine sarılamazsa eğer, toprağına sarılır ve hiç bırakmazdı. 

"binlerce sarılış, çiçeğim. yüz binlerce okşayış güzel saçlarını." 

twitter'da, ayberinfinty'nin tamirci çırağı berk için yaptığı editi ağlayarak izledim... bu özel bölüm, onun için. 🖤

tamirci çırağı / ayberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin