kötü günler geride kaldı, sırada daha kötü günler var! yıldıza basmayı ve bol bol yorum yapmayı unutmayın lütfen! iyi okumalarrr 🖤
unutmadan, medyadaki şarkı berk için.
ömer, elindeki kurşun kalemle gerginliği oynuyordu. test kitabı önünde açıktı, ilk defa çözmek istemiyordu. kalem değmemişti sayfaya. yakın arkadaşı olmadan okulda ilk günüydü, bir burukluk taşıyordu.
berk ile aybike sürekli kavga ediyordu, ama olayların bu noktaya gelecek kadar büyümesini asla tahmin edememişti ömer. arkadaşı, hayali olan okulu aybike yüzünden bırakıp sıradan bir devlet okuluna gitmişti.
ötesi var mıydı bunun?
süsen'in yanına oturmasına gülümsedi. "bu aybike ses kaydına neden almış, bir haberin var mı?" diyerek sordu ömer. süsen ise üzgünce başını salladı.
"keşke olsa. o gece aybike'ye sordum, ama bir şey söylemedi." ömer, olumlu anlamda başını salladı. bu sırada çöp atmak için ayağa kalkan tolga'yı gördüğünde konuşmadan duramamıştı. çünkü arkadaşının okuldan gitmesinde bu şerefsizin payının olduğunu, adının ömer olduğu kadar iyi biliyordu.
hatta hiçbir şeyden bu kadar emin olduğunu hatırlamıyordu.
"geldi yine, tipini siktiğim." tolga, duyduğu hakaretle birlikte sırıtarak ömer'e baktı. bu, oğlanı delirtiyordu işte. her ne olursa olsun tolga'nın sırıtabilecek durumda olması ancak arkadaşı berk'in hissettiği şeylerin pişmanlık, üzüntü, acı, öfke ve kırgınlıktan ibaret olması delirmesine neden oluyordu.
tolga, çöpünü attıktan sonra ömer'e cevap verecekken sınıftan içeri giren aybike'yi gördüğünde vazgeçti. kızın yanına yaklaştı, ciddileşen ifadesiyle kulağına bir şeyler fısıldadı. ardından da sınıftan dışarı çıktı. çok geçmeden aybike de tolga'yı takip ettiğinde ömer ayağa kalktı, sessizce aybike'nin arkasından gitmeye başladı.
bu sırada ilk ders zili çalmıştı. lavaboların önünde durduklarında, boş sınıfın kapısının arkasına saklanarak kendisini gizledi, ömer. ne varsa öğrenecekti. eli kolu bağlı oturamazdı.
"senden ses kaydını istedim, aybike. ne demek yok? dalga mı geçiyorsun benimle?" biliyordum diye içten içe bir zafer kazandı, ömer. tolga'nın maksimum zekası anca bu olabilirdi, bu kadardı. hareketlerini öngörmek ömer için asla zor değildi.
aybike sinirli sesiyle konuştu. "süsen geldi ve sildi! ayrıca okuldan gitti işte, daha ne istiyorsun?" ömer, şaşkınca ikiliyi izlerken tolga öfkeyle konuştu.
"gitmesini istemedim! atılmasını istedim, hayatının bitmesini istedim! anladın mı? o ses kaydı sonrasında bunlar olacaktı. berk'in sana aşkını itiraf ettiği kısmı koyacak, daha sonra senin beni sevdiğini düşündüğü için kavga ettiğimiz yalanını atacak, okuldan attıracaktım!"
bu kadar da olamaz diye düşündü, ömer. "pisliğin tekisin!" tolga alayla sırıttı.
"olacakları biliyordun, bile bile gittin. şimdi ben mi pisliğin teki oldum? o ses kaydını bunun için almadın mı! şimdi nasıl iyi pozları kesiyorsun, kızım?"
arkasını dönüp gidecekken tolga'nın zorla aybike'nin elini tuttuğunu, hatta sıktığını ve kızın acı dolu iniltisini işitince bundan vazgeçti. sınıfın kapısını gürültüyle kapattı, hızlı adımlarla ikilinin yanına ilerledi ve aybike'nin elini kurtararak tolga'ya sert bir kafa geçirdi.
"şerefsiz puşt!" aybike'nin attığı çığlığı umursamadan yerde yatan tolga'yı yakasından tutarak sırtının duvarla buluşmasını sapladı, karnına sertçe dizini geçirdi. "seni gebertmemem için tek bir kelime söyle bana, tolga!"