+ Merhaba, yavrum. Hoş geldin, geç otur şöyle. Durumun hakkında az çok bilgi sahibi oldum ama seni anlayamadım gerçekten. Bir yaratıcının varlığını nasıl görmezden gelirsin, nasıl farkına varamazsın ? Ben soluduğum her nefeste, gördüğüm her yeni tomurcuklanan çiçekte, doğan her yeni günde onun varlığını iliklerime kadar hissediyorum.
- Bakın gerçekten sizinle tanrının ve yokluğu üzerine tartışmak istemiyorum çünkü bu yaşınıza kadar beyninizi o yönde şekillendirdiniz ve adeta bir bina gibi yıkılmaz ve sarsılmaz biçimde inşa ettiğiniz bağnaz düşünceleriniz var. Elbette ki yıkılabilir ama bende o güç yok.
+Yanılıyorsun evlat. Beni diğer vaizlerle karıştırdın sanırım. Sana okuduğum okulların,yazdığım makalelerin, araştırdığım teoloji konularının uzun bir listesini sunmayı unuttuğum için beni bağışla.
-Yine de bu bir şeyi değiştirmez. En olmadı varacağımız sonuç önümüze açılan kapıda sizin inanmayı tercih ettiğiniz, benimse hala yeterince inanacak yeterli gerekçe olmadığını düşündüğüme ulaşırız. Ayrıca tanrı bir kaçıştır. Hem de intihardan daha güçlü bir kaçış. Tanrı bir nevi sorunları çatı katına yığmaktır. Tanrıyı kabul ettiğinizde onun yokluğunda ortaya çıkmış sorunların hiçbiri yok olmaz, eksilmez ya da artmaz. Örneğin, tanrının amacı neydi ? O nasıl varoldu ? Hangi tanrıya inanacağımızı nerden bilelim ? Diyorsanız ki bunların hepsi sonradan gelen sorulardır öncelik inanmaktır. Siz de tanrının bir kaçış olduğunu tasdiklemiş olursunuz. Tek amacınız sorunları biraz da olsa gizlemek, hayatı kolaylaştırmak. Bu dünyaya daha hoş bakabilmek için bir yanılsama oluşturmak.
+Bak evlat, şimdi cemaatime dönmeliyim ama tekrar görüşeceğiz. Lütfen bu konu üzerinde tekrar düşün ve bana inşa ettiğimi söylediğin binaların aynısını senin de inşa ettiğinin farkına var. Kendine iyi bak çocuk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
biteviye
Non-Fictionhayatın ve ölümün anlamı üzerine felsefe. Yazdım, yazmasam çıldıracaktım. Beynime üşüşen düşünceler her an, her dakika beni yiyip bitiriyordu. Onları bir kağıda kusarsam, beni rahat bırakacaklarını umdum.