2.BÖLÜM

116 19 2
                                    

Hayat o kadar çok garipti ki;asla yapmam, yapamam dediğin şeyleri bile yaptırıyordu.
Ve hayat o kadar çok garipti ki;bir anda dünyanı tersine döndürebiliyordu.

Böyle zamanlarda aklıma hep şu sözü getiririm, 'Nerden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?'.

Ben Mavi.

Alışkınım ben hayat ellerimden kayarken daha sıkı tutunmaya.

Alışkınım ben üzülmeye, üzülürken gülmeye.

"Arabaya bindirin!" dedi beni göstererek. "Eve gidiyoruz."

"Ne binmesi? Ben hiç bir yere gelmiyorum!" dedim korku dolu çıkan sesimle.

İki adam yanıma gelmişti bile ben konuşurken. Biri kolumu tutup sıktı. Çekiştirmeye başladı. Ağzımdan küçük bir çığlık çıktı.

"İnsan gibi bindir dedim lan! Kolunu sık demedim. Hanımefendiyle konuşucaklarımız var. " dedi adını bilmediğim sert ses.

Kolumdaki el artık sıkmayı bırakırken konuşmaya başladım " N-ne konuşucakmışız?" titreyen sesimle. "Ben hiç bir yere gelmiyorum! Beni zorla hiç bir yere götüremezsin! Sen benim kim olduğumu biliyor musun?!" diye bağırmaya başladım. Hem korkuyordum, hem de güçlü durmaya çalışıyordum.

Yüzünü buruşturdu bağırmamdan rahatsız olmuştu sanırım. "Kimmişsin sen?" dedi. Sesinde alay yoktu ama az önceki kadar sert de değildi.

"Avukatım ben avukat! Beni hiç bir şeye zorlayamazsınız." dedim yine bağırarak.

"Ha avukat olmasan götürebilirim yani?" dedi,yanıma yaklaşarak. Diğer iki adam da o yaklaşırken benden uzaklaşmışlardı.

İkimizin arasında çok kısa bir mesafe vardı. Kokusu doldu içime. Toprak kokusuydu sanırım. Hayır sadece toprak değil başka bir yoğun koku daha vardı ama tam algılayamıyordum. Çok tanıdık..

Adam zengin kim bilir nerden alıyor parfümünü.

Gözlerimin içine bakarken bacak arasına dizimi sertçe geçirdim. Hemen arkamı dönüp koşmaya başladım.

"Siktir.." diye tısladı arkamdan.

Ayağımdaki topuklularla düzgün koşamıyordum.

Bir anda saçımdan sertçe çekilmemle kafam arkaya düştü. Canım o kadar çok yandı ki nasıl bir çığlık attığımı ben bile anlayamadım. Gözlerimden bir damla yaş düşerken onun gözlerine baktım. Alev saçıyordu sanki. O kadar öfkeli bakıyordu ki o an orda beni yakabilirdi.

Saçımda olan ellerini sertçe geriye çekti.

"Bana bak benim sabrımı zorlama" diye tısladı adeta.
"Elinde bana ait olan sözleşmeleri nereye götürdüğünü sanıyorsun sen?" dedi hala elimde tuttuğum dosyayı göstererek.

"Ne?" dedim.

"Eminim daha fazlasını da biliyorsundur." dedi yüzümü inceleyerek. "Sana bu konudan uzak durman için uyarmıştım küçük hanım. Ama sen durmadın. Ya şimdi şu arabaya binersin ya da ben çok güzel bindiririm!"

"Sendin o. Evime mektup gönderen kişi sendin. Bu işlerin başındaki adam sensin. Yuh" dedim şaşırarak. İşte bunu beklemiyordum.

Aylardardır bu adamın peşindeydik. Aslında kim olduğunu bile bilmiyordum, kendisini araştırırken. Ateş lakabıyla anılıyordu. Her yere eli kolu uzanan bir mafya. O yüzden adı bize kadar gelmişti zaten. Sözleşme yapıp anlaştığı insanlar o kadar fazlaydı ki. O kadar çok şey duymuştum ki hakkında... Karanlık tarafın kralı diyenlerden, cani diyenlere kadar.

Ufuk ÇizgisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin